Page 99 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 99

tarih çevresi

      Payitahttan uzaklaşıldığında yerel tarih yazımı için yazılı kaynak bulmak önemli bir sorun olur.
Hangi disiplinde olursa olsun, yapılacak yerelle ilgili araştırmalarda hep bu sıkıntı yaşanmakta-dır.
Aynı sorun yemek kültürü araştırmalarında da söz konusudur. Bu çalışmada yemek kültü-rünün kendi-
si bir belge gibi değerlendirilmiş ve geçmişe doğru sosyal katmanların yaşamları ve mekân kullanım-
ları için bazı çıkarsamalar yapılmıştır. Bu nedenlerle zaman zaman spekülatif bir tavır içinde olmaktan
kaçınılamazdı. Belki de sizlerin katkılarıyla ileri süreceğim savların bir kısmı doğrulanabilir, bir kısmı
yadsınabilir ve daha kesin sonuçlara ula-şabiliriz. Bu açıdan lütfen metodolojimi anlayışla karşılayınız.
Yerel yemek kültürünün özünde güçlü bir omurgaya sahip olmakla birlikte değişim ve etki-lenmeye
açık çok dinamik bir yapıda olduğunu belirtmem gerekir. Toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçası
olan yemek kültürü farklı etnik topluluklar ve katmanlar arasında önemli ayraçları içerir. Yerel yemek
doğası gereği yerel ürünleri kullanır. Yine doğası gereği yerel ürünler, ya-şanılan toprağın coğrafi
özelliklerinin bir sonucudur. Ancak, zaman boyutunu irdelediğinizde yemek kültürünün o toplumun
tarihini yansıtan ancak yavaş da olsa değişikliklere uğramış çok önemli göstergelere sahip olduğunu da
görürüz. Bir de buna dönemlerin ruhunu katmak gere-kir. “Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu
söyleyeyim”5 sözü bu özelliği çok iyi anlatmaktadır. Bu nedenlerle Paflagonya’nın coğrafi özellikleri
yanın-da tarihine de kısaca değinmek gerekir.

     Paflagonya

   Paflagonya, bugün Karadeniz Bölgesinin bir alt bölümü olan Batı Karadeniz ile geniş çapta örtüşme-
ktedir. Paflagonya, Filyos6 Çayı ile batısındaki Bitinya’dan, Kızılırmak ile doğusundaki Pontus’tan
ayrılmaktaydı. Bu-günkü idari bölümlemeyle –saat yönünde- Zonguldak (doğu), Bartın, Kastamonu,
Sinop, Ço-rum (batı), Çankırı, Karabük ve Bolu illerini kapsamaktadır. Bölgenin en önemli coğra-
fi özelli-ği kıyıla paralel (Doğu Karadeniz Bölgesi ile karşılaştırıldığında nispeten daha alçak) dağ
sıra-ları ve bunların arasındaki vadilerden ve yüksek platolardan oluşmasıdır. Dağ sıraları nedeniyle
bölge hem kuzeyin soğuk rüzgârlarından hem de Orta Anadolu’nun karasal ikliminden belli ölçekte
korunmaktadır. Yüksek platolar ise tarım ve hayvancılık için önemli olanaklar sunmak-tadır. Yine bu
özellikleri nedeniyle Anadolu’nun en önemli ormanlarına sahiptir. Paflagon-ya’yı bir iç bölge olarak
tanımlamak gerekir. Bunun en önemli nedeni sarp dağ sıraları nedeniy-le deniz kıyısında az sayıda
istisna dışında çok dar bir kıyı şeridine sahip olmasıdır. Aşağıda Paflagonya’nın tarihini incelerken de
göreceğimiz gibi iç bölgelerin tarih öncesi dönemlerde meskûn olmasına karşın, kıyıların ancak Milet
ticaret kolonileşmesi sonucu kullanılmaya baş-lamasıdır. Denizle olan ilişkisini batıda Bartın (nehir
limanı) ve Amasra, doğuda ise İnebolu ve Sinop limanları sağlamaktadır. İç bölgeler ise vadilerin
tabanına yerleşmiş denize paralel uza-nan çayların bol sularıyla yaşam bulmaktadır. Vadiler yalnızca
tarım ve hayvancılık için olanak sağlamamakta, aynı zamanda doğu batı ve özellikle İstanbul’la Sinop
ve Samsun limanlarına ulaşan kervan yolları için de jeomorfolojik olanak sağlamaktaydı.7

    Gaskalar’ın Ülkesinden Kastamonu Sancağı’na

    Bölgenin bilinen en eski topluluğunun Anadolu’nun eski dillerinden biri olan ve Hint-Avrupa dil
grubunda olduğu bilinen bir dil konuşan Gaksalar olduğunu Hitit ve Helen kaynaklarından öğren-
mekteyiz. İÖ 1. binde Helen kaynaklarında Paflagonlardan söz edilmektedir. Bölge daha sonra Hitit
etki alanı içine girmiştir. İÖ 9 – 8. yüzyıllarda derlenmiş olduğu bilinen İliada’da Paflagonlar Truva
savaşında yurttaşlarının yardımına koşan Anadolu halklarından biri olarak anılmaktadır:

                                              99
   94   95   96   97   98   99   100   101   102   103   104