Page 37 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 37

tarih çevresi

bazı önemli makamlarda Moğollar bulunuyordu. Konumuzla doğrudan ilgili olan ayrıntı Siyavuş ayak-
lanmasının Safranbolu’dan yönetilmiş olmasıdır79 (Cahen, 2000, s. 270-273, 288) (Turan, Selçuklular
Zamanında Türkiye, 1971, s. 558-607)

   Bütün bu karışıklıklara karşın, zaman zaman Moğolların yanında olan ama Türkmenlerle bağını ko-
parmayan Vezir Sahip Ata Fahreddin Ali, Anadolu Selçuklularının ömrünü uzatmayı başarabilen son
devlet adamıdır. “Selçuklu devletinin asıl çöküntüsü de onun, 1288 yılında, ölümü ile vuku bulmuştur”
(Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 1971, s. 558).

   Moğolların Anadolu’daki son yıkımları İlhanlı tahtına oturan Geyhatu’yu, II. Gıyaseddin Mesud’un
Türkmenlere ders vermek üzere davet etmesi sonrası gerçekleşti. Geyhatu, Müslüman olsun olmasın
Ereğli’den başlayarak, Larende (Karaman), Lâdik, Denizli ve Konya 17 gün gibi kısa bir süre içinde
büyük yıkım ve kırım gerçekleştirdi. Larende katliamından yalnızca İlhanlı ülkesine esir götürülen
kadın ve çocuklar sağ çıkabildi (Kasım-Aralık 1292). Her şeye karşın Türkmenler yok edilememiştir.
“Anadolu’nun bir şansızlığı da Moğolların işlere gitgide daha fazla el koymaya başladıkları dönemle,
Moğol devletinin temellerinin çeşitli sorunlar yüzünden sarsılmaya başladığı dönemle aynı olmasıdır”
(Cahen, 2000, s. 291) (Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 1971, s. 585-607).

     MOĞOL YEMEKLERİ

Beylikler dönemine girmeden önce Moğol ve İlhanlı yemek kültürünün gelişimi üzerinde tartışmayı
uygun görüyorum. Başlangıçta tüm göçebe topluluklar gibi et ve süt ağırlıklı beslenmekteydiler.80 İnek
ve koyun yanında at sütü de beslenmelerinde rol oynamaktaydı. At sütü C vitamini açısından zengindir.
Atlarının damarlarını keserek aldıkları kanı da tüketirlerdi. Özellikle at sütünün fermantasyonu ile elde
ettikleri kımızı sarhoş olana kadar içerlerdi. Süt lapa yapmak için de kullanılırdı. Bazen lapanın içine
ufalanmış at eti karıştırırlardı hatta bazen toprak da karıştırdıkları olurdu. Moğollar yakaladıkları tüm
hayvanları iç organları dahil ayırt etmeksizin yiyorlardı. Reşid üd-Din ve İtalyan diplomat Giovanni
da Pian del Carpine’ye inanılırsa insan eti de yerlerdi. Bugün artık göçebe toplulukların da karbon
hidrat gereksinmelerini yerleşik topluluklardan sağladıkları tahıllarla giderdiklerini biliyoruz (Spuler,
2011, s. 480-484) (Öcal, 1985). İmparatorluk öncesi Moğollar basit tarım yanında yabani tohum, tahıl,
meyve, sebze, kök ve mantar toplarlardı.

     Et iki şekilde pişirilirdi: daha yaygın olarak uzun uzun haşlanır, tohumlar, tahıllar, kökler ve çalı
meyveleri (berries), hatta yeşil sebzeler katılarak oldukça yoğun bir yahni (shülen) ya da şişe dizip ateş
üzerinde kebap yaparlardı (shi’üsün). Şölen sözcüğünün kökeninin Moğolca olması dikkat çekicidir.81

    Cengiz Hanın 13. Yüzyıl başında batıya doğru büyük saldırısı nedeniyle Moğollar yerleşik toplu-
luklarla etkileşime girecekler ve yiyecek paletleri zenginleşecektir. En başta Moğollardan önce aynı
yoldan geçen Uygurlarla sonra da Orta Asya’dan başlayarak Kuzeyde Kıpçaklarla, Hindistan’da,
İran’da ve Anadolu’da Selçuklularla karşılaşacaklardır. Moğollar Türkleri, özellikle Uygurları kom-
pleks devlet yapılanmasının gereği olarak yönetici olarak kullanmışlardır. Moğol coğrafyasında o den-
li çok Türki gruplarla karşılaştılar ki Türkleşmeleri kaçınılmazdı. Ele geçirdikleri alanlarda Moğollar

                                              37
   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42