Page 30 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 30
tarih çevresi
komutanı Romen Diojen (hüküm: 1068-1072), tahta çıkmış ve Türkleri Anadolu’dan sürüp çıkarmak
amacıyla ordu hazırlamaya girişmişti. Çarpışma 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt’te oldu ve Bi-
zanslıların kesin yenilgisiyle sonuçlandı. Romen Diojen serbest bırakılmış ancak tahtını kaybetmişti.
Bu durumda Alp Arslan ile Romen Diojen arasında yapılan anlaşmanın da bir hükmü kalmamıştı.
“Malazgirt zaferini müteakkip istilayı belirten bir Rum vakayi-namesi Türklerin Anadolu’ya, eskisin-
den farklı olarak, bir yağmacı değil artık işgal ettikleri bölgelerin hakiki sahibi sıfatıyla girdiklerini
beyan eder”. (Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 1971, s. 39) Ancak Anadolu Selçuklu Devletinin
kuruluşu Kutalmışoğlu I. Süleyman Şahın (hüküm süresi: 1077-1086)
Anadolu’ya gelerek55 1075’de56 İznik’i başkent yapmasıyla olacaktır. Anadolu’nun Selçuklu vatanı
olabilmesi için önlerinde aile içi çelişkiler, Haçlı Seferleri, Malazgirt savaşı sonrası ortaya çıkan Türk-
men beylikleri ve Bizans düşünülürse, çok çaba gerekecektir.
Haçlı Ordusu 26 Haziran 1097’de İznik’i alınca, başkentin Konya’ya taşınması gerekmiştir.
Selçukluların Anadolu’yu ele geçirme meücadelesi tüm hızıyla sürmektedir. Bizans’la yapılan
Miryokefalon Savaşı (Denizli, Çivril, Düzbel, 17 Eylül 1176) da Süleyman Şahın oğlu II. Kılıç
Arslan’ın zaferiyle sonuçlanınca artık Anadolu’nun kapıları Türklere sonuna kadar açılacaktır
(Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 1971).
Konumuzla doğrudan ilgili olarak 1196 yılında II. Kılıç Arslan döneminde, Ankara me-
liki olan oğlu Munieddin Mesut -o zamanlar Dadibra olarak isimlendirilen- Safranbolu’yu
dört ay kuşatmadan sonra aldığını belirtmem gerekir. Bizans’la yapılan anlaşma uyarınca yerli
halkın değerli eşyalarını da yanına alarak kenti terk etmesine izin verildi. Kuşatmanın bütün
ayrıntıları Bizanslı kronik Nihitas Khonites tarafından ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır.57
Anadolu’da 12. Yüzyılda kentler yeniden canlanmış hatta Bizans yönetiminde oldukları dönem-
deki düzeylerini aşmışlardı. (Cahen, 2000, s. 146), ibn Said’e dayanarak Anadolu’da 24 taşra kenti
olduğunu belirtmektedir. Bu kentler Anadolu’nun kadim Hıristiyan kentlerinden süre gelmektedir. Yu-
karıda belirttiğim gibi Selçuklular bazı istisnalar dışında kentlerin nüfus yapısını da değiştirmemişle-
rdir. (Vryonis, 1971, s. 166-167). Anadolu’nun kadim halkları bu kentlerde birlikte yaşamaktaydılar.58
Selçuklular döneminde kent hem yerliler hem de yerleşik Müslümanlar için yönetim ve kültür
merkezleridir.59 Selçuklular ve Bizanslılar arasında evlilikler görülmektedir. Sultanlar arasında da old-
ukça çok sayıda Rum kadın bulunmaktadır. II. İzzeddin Kılıçarslan’ın annesi büyük olasılıkla Hıristi-
yandı, I. Gıyasettin Keyhüsrev’in karısı, I. Alaeddin Keykubat’ın karısı Mahperi Hatun, II. Gıyasettin
Keyhüsrev’in karısı Berdaliya Hanım ve II. İzzeddin Keykavus’un karısı Rumdu (Shukurov, 2016, s.
98).60 Kentten dışlananlar Türkmenlerdir. Yöneticiler genellikle Müslüman-İranlılardır ve yerli esnaf
ve zanaatkarlar ise Selçuklular dönemi önceki niteliklerini korumaktadırlar (Cahen, 2000, s. 146-159).
Sonuçta ülkede birbirinden bütünüyle farklı iki nüfus kategorisi oluşmuştur. Türk seçkinleri ve yerli
halk az çok İranileşmiştir.61Başlangıçta çelişkileri olsa da zaman içinde gerek Türkmenler gerekse kırsal
kesimdeki yerliler arasında da ilişkileri belirginleşecektir (Cahen, 2000, s. 341-342). Yerleşik kentli ile
Türkmenler arasındaki uçurum giderek derinleşmektedir. İranlılar da Türklere kötü gözle bakıyorlardı.
30