Page 28 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 28
tarih çevresi
kitabına eklediği yemeklerdeki baharatları karşılaştırdım. Kitab-ı Tabikh reçetelerinde kuru baharat
olarak en başta kişniş, tarçın, safran, zencefil, karabiber, havlıcan, damla sakızı, nane, kimyon, rezene,
aspir (tohumu); yaş olarak kişniş, nane, sumak, kadın tuzluğu ve dereotu kullanılmaktadır. Buna karşın
(Şirvani, 2005)’nin eklediği yemeklerde ise misk başta, safran, fülfül (uzun biber), tarçın, karanfil,
kuru ve yaş nane, hardal tohumu, kimyon, sumak, maydonoz, kafur, zencefil, aspir (tohumu), kara-
biber, hindistan cevizi çiçeği kullanılmaktadır. Sonuç oldukça şaşırtıcıdır. Bugün baharat kullanımı
açısından oldukça fakir olan Anadolu-Türk mutfağı 15. Yüzyılda Arap-İran-Müslüman mutfağından
daha renkli gözükmektedir. Araştırmaya başlamadan önce baharat kullanımında fakirleşmeye Moğol
İstilasının neden olabileceği konusundaki savım da böylece çökmüş oldu. Bu çalışma 15. Yüzyılda
Safranbolu’nun Osmanlı topraklarına katılmasıyla birlikte sonlanacaktır. Görünen o ki Anadolu-Türk
mutfağında baharat konusu daha meşakkatli bir araştırma gerektirmektedir.
ANADOLU SELÇUKLULARI
Türk boyları Malazgirt yengisinden çok daha önce 8.-10. Yüzyıllarda Anadolu’ya yayılmışlardı.
Anadolu’nun Türkleşmesi zaten Oğuzlardan çok önce başlamıştı. Halaçlar, Karluklar, Kanglı ve
Kıpçak boyları çoktandır ülkenin yerli nüfusundan sayılıyordu (Gordlevski, 1988, s. 37-38) (Köprülü,
2005, s. 14). Selçuklular Gazneliler ve Karahanlılar karşısında Buhara civarında perişan duruma
düşünce, Çağrı Beyin başında olduğu 3.000 atlı yeni yurtlar aramak amacıyla Anadolu’ya doğru bir
keşif gezisine çıktılar (1016-1021) (Kafesoğlu, 2014, s. 18-21) (Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi,
1993, s. 32-33). Bizans’ın artık yönetemediği Doğu Anadolu’dan olumlu görüşlerle geri döndüler.
Oğuz boyları Nişabur’a gelerek (1047) yersizlik, yurtsuzluklarından yakınmışlardı. İbrahim Yinal Bey
(öl.: 1060) onları Anadolu’ya gazaya girmeye teşvik etti ve ardlarından büyük bir ordu ile Anadolu’ya
girdi. Hasan Kale’de büyük bir zafer kazanarak (1048) yüklü ganimet ve esirle geri döndü. Malazgirt
Savaşına kadar geçen süre içinde, özellikle Selçuklu Devletinin kurulmasını izleyen yıllarda batıya
akınlar artarak sürdü (Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar, xxx, s. 14-21). Oğuz
bozkırlarından yeni gelen göçerbeler de öncüleri izleyerek Anadolu’ya gidiyorlardı (Kafesoğlu, 2014,
s. 83). Selçuklular, zaten Oğuzları Bizans’ın doğu sınırlarına doğru yönlendirmekteydiler. Bu şekilde
hem onları daha verimli iklimlere göçürmekte hem de Bizans’ın gücünü sınamaktaydılar (Kafesoğlu,
2014, s. 83) (Cahen, 2000, s. 7) (Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar, xxx, s. 15).
Bu göçler Cend-Horezm-Mankışlak hattını kapatarak Oğuzların batıya göçünü kontrol altına almak
isteyen Sultan Sencer’in Oğuzlara yenilip rehin düşmesi sonrası bir kez daha tekrarlanacaktır. Bir baş-
ka büyük göç dalgasını ise daha sonra Moğollar tetikleyeceklerdir (Kafesoğlu, 2014, s. 84).
Gerçekte Selçukluların teşfik ettiği (Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, 1993, s. 163) ancak
yönetmediği batıya göç, Oğuz ve Türkmenlerin içselleştirmiş bulunduğu göçebe töresine göre uyum
içinde geçmekteydi.53 İzledikleri Aras-Karasu-Kızılırmak boyunca ilerleyen göç yolu, Orta ve Batı
Anadolu’ya; Aras-Murad Suyu-Yukarı Fırat boyunca gelişen yol, Orta Kızılırmak havzasına, Kapadok-
ya, Galatya ve Likonya (Konya çevresi); (konumuz olan) Kura-Çoruh-Kelkit-Yukarı Kızılırmak yolu,
Paflagonya’ya; Çoruh kaynağından Karadenize uzanan göç yolu, Giresun’a (ileriye geçememiştir);
Hoy-Baygiri-Ahlat yolu, Van Gölü havzası ve Orta Anadolu’ya; Bitlis-Erzen-Meyyafarikin-Amid
yolu ise Kuzey Suriye’ye yayılmış, oradan Orta Anadolu’ya uzanmıştır (Ünal, 2014, s. 126-127). Yerli
28