Page 21 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 21
tarih çevresi
(Tohar) uygarlığı izlerine sahiptir ve bu özellikleriyle 1. Binyılın ortalarına tarihlendirilmektedir.31
İkinci grup daha geç dönemlere 8. Yüzyıla tarihlendirilmektedir ve Moğolistan – Yedisu kültürleriyle
benzerlik taşımaktadır (Tolstov 56). Bu özellikleriyle bölgede bulunan şehirlerin medeni yabancılar
tarafından değil yerli halk tarafından kurulmuştur ve Sır Derya “Oğuzları, medeniyet kökleri Tunç
Devri geleneklerine uzanan en kadim yerli ahalinin torunlarıdır. Bununla beraber şüphesiz bu toplu-
luğun etnogenezine Doğudan gelen her hangi bir kuvvetli unsur, muthemelen MS 1. Binyılın orta-
larında dahil olmuştur” (Tolstov 57-58). En az bu hipotez kadar önemle: (Köymen, Büyük Selçuklu
İmparatorluğu Tarihi / Kuruluş Devri, 2011) ve balıkçılıkla da (meskenlerin bataklık deltada bulun-
ması) meşgul olduklarını göstermektedir. Bunu geçerliliği tarafımızdan toplanıp, incelenen malzem-
eler ışığında kuşkulara yer bırakmayacak şekilde; el-İdrisi’nin… Oğuz şehirlerinin çiftçilik ve ziraatle
uğraştıklarından bahsettiği metinler, bu kanaatimizi oldukça güçlendirmektedir. Demek ki 10. Ve 11.
Yüzyıl kaynaklarında Oğuz adıyla zikredilen Sır Derya Türk uruklarının ekonomik yapısını, yarı yer-
leşik hayat içerisinde hayvancılık, balıkçılık ve tarım ekonomisi teşkil ediyordu. Oğuzlar için bu hayat
son derece geleneksel olup, antik devirlere veya Tunç Devrine kadar uzanmaktadır. Oğuz şehirlerinin
planlanması (evler topluluğu) 10. Ve 11. Yüzyıl kadar Harezm’in antik şehir ve köylerinin planlan-
masında intikal eden arkaik topluluk-kabile geleneklerinin bakiyesi olduğunu söylemek mümkündür.
Ancak, son tahlilde bu 5. ve 6. Yüzyılları geçmiyor (Tolstov 57-58). 32
Sır Derya, Oğuzların yalnızca göçebe toplumdan, yarı göçer-yarı yerleşik topluma geçiş evresine
değil (Agacanov 105-117) aynı zamanda yarı feodal topluma da geçişine sahne olmuştur (Agacanov
62-65, 174). Göçebe toplumlar özünde aile ile tanımlanan, soy-sop ilişkisi ile birbirine bağlı (bağım-
lı değil) ancak idari anlamda bağımsız yapılardır. “Göçebe toplumlar ancak kuraklık gibi doğal, ya
da diğer topluluklar tarafından bir tehdit altında olduğu durumlarda aralandan bir lider seçmek için
kengeş (: halk meclisi) toplanırdı. Ancak zaman içinde bu yetki asilzadeler meclisi tarafından gasp
edilecektir (Agacanov 212) (Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi / Kuruluş Devri, 2011, s.
9). Oğuz – Selçuklu geçişinde hemen her şeyden daha önemli bir olgu vardır. Selçuklular Müslüman
olmuşlardır (Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi / Kuruluş Devri, 2011, s. 21) (Sevim,
1996, s. 152) (Sevim, 1996, s. 152). Gaza yapacak ve kazanılmış bu özelliğini başta içinden çık-
tığı Oğuzlara daha sonra da diğer komşularıyla ilişkilerinde hep bilinçli bir şekilde kullanacaklardır
(Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi / Kuruluş Devri, 2011, s. 27-28). Bunun sonucunda
Selçuklular geleneksel boy düzeninin ötesinde “gazilik ruhunun” kaynaştırdığı bir yapıya evrinmiştir
(Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi / Kuruluş Devri, 2011, s. 30). Bununla birlikte
feodal ilişkilerin gelişmesi Selçuklu Devletinin oluşmasında büyük önem taşımıştır. Askeri hizmet
karşılığında dağıtılan iktalar33, Oğuz ve Türkmen beylerinin yalnızca kendi soydaşlarını değil, fethe-
dilen ülkelerin kitlelerini de sömürme aracı olacaktır (Agacanov 179) (Bosworth, The Consolidation
of the Seljuq Sultanate in Iran (1055-1118), 1996, s. 166)34.
21