Page 90 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 90

tarih çevresi

	 Çünkü burada tehlike çok daha yakın ve büyüktü… Balkan Savaşı, Türk askeri açısından tam
bir çöküşü ifade ediyordu. Ordu Komutanı Abdullah Paşa, en yakınındaki muharip güçlere emirler-
ini iletemeyecek kadar zor durumlara düşmüştü. Orduda muhabere denilen şey yoktu; iletişim adeta
çökmüş, ordu tek bir kurşun atamadan, telaş içinde geri çekiliyordu 10. Bir mitolojik öykü gibi kosko-
ca bir imparatorluk çöküyordu. Nuri Conker oturdu; bir kitap yazdı. Bu kitabında Türk Ordusu’nun
emir-komutadaki sorunlarını irdeledi. Bu kitap onun tek kitabıydı. Kitabını yayınladı. Kitabının adı,
Zabit ve Kumandan’dı. Mustafa Kemal arkadaşının kimi görüşlerine katılıyor, kimisine katılmıyordu.
O da oturdu; bu kitabın eleştirisini yapan yeni bir kitap yazdı: Zabit ve Kumandan ile Hasbihal11 …

	 Trablusgarp ve Balkan Savaşları’ndan yeni çıkmış ordunun eksiklikleri, orduyu sevk ve idare
etmedeki yeteneksizlikler, aksaklıklar üzerine görüşlerini dile getiriyorlardı. Amaç, soruna tanı koy-
maktı. Tanı konulmadan, hiçbir hastalığın tedavisinin olamayacağını biliyorlardı. Dönemlerinin iki
gözde subayı, ülkelerinin bu en önemli ve ivedi sorunlarına kafa yorup, çözüm yolu arıyorlar; bir-
birlerinin görüş ve gözlemlerini demokratik bir tavırla olumlu bir yaklaşımla irdeleyip eleştirmekten
de geri kalmıyorlardı. Birbirini bütünleyen ve berkiten bu kitapta üzerlerinde durduğu önemli bir ilke
vardı: İyi yöneticilik ve iyi komutanlık… İyi komuta edilemeyen bir ordunun başarısız olacağının
farkındaydılar. Askerler, bilimsel birikime sahip olmalıydılar. Cesaret, kuşkusuz olması gereken bir
şeydi. Bunun yanı sıra kendi başına karar alma ve kritik zamanlarda karar verme yeteneği bir askerde
kaçınılmaz olarak olması gereken özellikti… Bireysel gelişimini tamamlayamamış bir askerin, başarılı
olması olanaksızdı…

	 Nuri Conker’in ve Mustafa Kemal’in yapıtları birbirlerini tamamlayan nitelikte iki ayrı ki-
taptı. Her ikisi de komuta kademesindeki başarısızlığın, koskoca bir ordunun ve ülkenin yazgısını
nasıl etkilediğini anlatıyordu. Bilimsel birikim kadar cesaret, kendi başına karar alma yeteneği ve bi-
reysel özellikler de önemliydi. Mustafa Kemal Balkan Savaşı’nın hemen bitiminde kitabını bastırmayı
düşündü. Ancak Birinci Dünya Savaşı, bu düşüncesini hemen gerçekleştirmesini olanaksız kıldı. Kitap
ancak, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, İstanbul’da 1918 yılında bastırılabildi. Kitap basıldıktan
altı ay kadar sonra, Mustafa Kemal Paşa Anadolu’da emperyalist güçlerin yutarak ortadan kaldırmak
istediği bir ülkenin ve o ülke üzerinde yaşayan Türk ulusunun yazgısını ele almak üzere Samsun’a
çıktı. Anadolu’daki ulusal savaşımın en katı düşmanlarından birisi olan Damat Ferit Paşa Hükümeti,
Mustafa Kemal’in İstanbul’da iken bastırdığı kitabını toplattırarak imha ettirdi12 .

	 Savaş çıktığında Sofya’da askeri ateşeydi. Oradayken, İstanbul’daki arkadaşlarına mektuplar
yazarak, kitaplar istiyor; araştırıyor, okuyordu.. Vatanı için ölüm kalım dönemi olan böyle sancılı
bir dönemde, hareketsiz bir görevde kalmayı içine sindiremedi. Enver Paşa’ya mektup yazarak, aktif
görev istedi. Artık o da Birinci Dünya Savaşı’na fiilen katılmış; cepheye koşmuştu. Bu dönemde onu
Çanakkale’de 19. Tümen Komutanı olarak görüyoruz. Yine boş durmadı. Hem okudu, hem yazdı.
Birinci Dünya Savaşı gibi en hengâmeli dönemlerin koşullarında bile İstanbul’daki arkadaşlarından
okumak için kitaplar istedi. Çanakkale savaşının en şiddetli zamanında kendisini ziyarete gelen gaze-
teci Ruşen Eşref Ünaydın onunla uzun bir görüşme yaptı.

10 Balkan Savaşı’ndaki bu “hezimeti” anlatan
11 Bir çok baskısı yapılan bu yapıt için bkz. Mustafa Kemal, Zabit ve Kumandan İle Hasbihal, Türkiye İş Bankası Kültür
yay., İstanbul, 2006.
12 Kitap cumhuriyet döneminde ilk kez, Hasan Ali Yücel tarafından 1956 yılında Türkiye İş Bankası’nın Kültür yayını
olarak basılabilmişti.
                                              89
   85   86   87   88   89   90   91   92   93   94   95