Page 65 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 65

tarih çevresi

	 Türk Tarihi Açısından Göçlerin Niteliği

	 Türkiye, Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasının ardından bir ulus devlet olarak kuruldu.
Türkler, son iki yüzyıllık tarihlerinde, erken dönem göçlerine göre; gerek boyut ve gerekse nite-
lik açısından bütünüyle farklılıklar gösteren sürgün niteliğindeki göçlere tanıklık etti. Bu göçlerin
pek çoğu; büyük kitlelerin ana vatan olarak gördükleri Anadolu topraklarına kendilerini atmalarıyla
sonuçlanıyordu. Bu nedenle, yaşanılan bu göçler “refuger” terimiyle örtüşen bir nitelik gösteriyor-
du10. Bu göçler sonunda, kurulan yeni devletin nüfus görüntüsü, bütünüyle değişik bir nitelik aldı. Bir
araştırıcının saptamasına göre, Türkiye nüfusunun %48’i Türkiye dışından gelen Türklerle onların
ardıllarından oluşuyordu. Bu özellik, ister istemez Türkiye’de nüfus politikasını belirleyen önemli bir
etken olarak ortaya çıkmaktaydı11 .

		a-Klasik Dönem Göçleri

	 Osmanlı Devleti’nin klasik zamanlarında, Osmanlı egemenliğinde yaşayan Hıristiyanların,
Osmanlı ülkesinden koparak, başka bir ülkeye göç ettikleri görülmemişti 12. Bireysel temelde, örneğin
Cem Sultan Olayı’nda olduğu gibi, siyasal içerikli siyasal sığınmalar hep olmakla birlikte, yaygın bir
dış göç, klasik dönemler için söz konusu değildi. Yalnız Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferine giderken,
yoğun katliamdan kaçmak isteyen doğudaki Alevi kitlelerin, İran’a sığınmak için yollara döküldüğü
görülmekle birlikte; sınırlı bu örnekler, genel görüntüyü değiştirecek bir boyut, hiç bir zaman al-
mamıştı. Ağırlıklı olarak imparatorluğun son iki yüzyıllık tarihinde, Anadolu’da konargöçer yaşayan
kimi Türk aşiretlerinin, yerleşik hayata geçmeleri için yerleştirme hareketleri oluyordu. Buna koşut
olarak, Klasik dönemde, Türk ve Müslüman grupların, imparatorluğun yeni ele geçen topraklarına göç
ettirilmesi de görülüyordu. Türk ve İslami geleneği; özellikle Bektaşi kültürü üzerinden Anadolu’dan
Balkanlar’a doğru yayma politikası; imparatorluğun 15 ve 16. Yüzyıl’da kendini en belirgin biçim-
de göstermiştir. Sürgün Politikası olarak adlandırılan bu uygulama ile; 16. Yüzyıl’da zorunlu olarak
yer değiştirmeyi öngören uygulamayı da başlatmıştı. Osmanlı Devleti merkezi nitelikli otokratik bir
imparatorluktu. Gaza ilkesi etrafında sürekli büyüyen devlet, adına “Millet Sistemi” denilen bir örgü-
tlenme biçimini benimsemişti. Bu politikanın özünü, imparatorluğun birliğini koruma amacı vardı.
Bunun için de din gruplarının imparatorluğun bütünlüğünü tehlikeye düşürmemesi öngörülmekteydi13.
. Sürekli büyüyen devlet, yeni toprakların sahibi oldukça, o topraklardaki nüfus da kendisine ekleni-
yordu. Bu olgu, eski ve yeni nüfusun kaynaştırılması amacıyla böyle bir uygulamayı gerekli kılmıştı.
Anadolu’dan Müslüman nüfus büyük gruplar halinde yeni alınan topraklara göç ettiriliyor, yerleşti-
riliyor, ve böylelikle yeni alınan topraklardaki Müslüman olmayan nüfusun bir kesiminin Anadolu’ya
ve Müslüman nüfusun bulunduğu alanlara yerleştirilmesiyle sağlanıyordu. Bir neden de kırsal alanda,
belli bir bölgede hızla artan nüfusun, imparatorluğun ıssız coğrafyalara yönlendirilmesiyle, bir denge
kurulmaya çalışılıyordu. Böylece imparatorluğun nüfus görüntüsü sürekli olarak değişiyordu14.

    10 Ahmet Cevat Eren, Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri, s. 7.
    11 İsmet Parmaksızoğlu, “Türkiye ve Dış Türkler”, Türk Kültürü, VI/65 (1968), s.34.
    12 Ahmet Cevat Eren, Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri, s. 27.
    13 İlhan Tekeli, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Günümüze Nüfusun Zorunlu..., s. 50.
    14 İlhan Tekeli, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Günümüze Nüfusun Zorunlu..., s.50-51.

                                               64
   60   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70