Page 60 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 60

tarih çevresi

	 Değişen tarihsel süreçte, tarihsel dinamikler değiştikçe, göçlerin niteliği de değişmeye başladı.
Böylece, istila hareketlerinin neden olduğu kaçış biçimindeki göçlerin ve sürgünlerin yanı sıra; örneğin
teknolojinin gelişmesi ve istila hareketlerinin yerini, ekonomik, siyasal ve kültürel nitelikli yayılma ve
etki altına alma süreçleri ortaya çıktıkça göçlerde de değişmeler olmuştur. Siyasal algıda ve duruşlar-
da; evrensel değerlerde, kişi hak ve özgürlüklerinde gelişmeler oldukça, göçlerin niteliği, boyutu, et-
kileri ve sonuçları üzerinde de değişmeler gözlemlenmiştir.

	 Göç ve Göçmenlere İlişkin Kavramlar

	 Bütün bu özellikler göz önüne alındığında; göç ve göçü yaşayan kişiye ilişkin niteliklere koşut
olarak; göçlerin türleri ve göçleri yaşayan kişi ve grupların tanımlanmaları için yeni kavramlar ve
terimler ortaya çıkmıştır. Bu açıdan bakıldığında; kişisel ya da grup kimliği içinde bir coğrafyadan
başka bir coğrafyaya yer değiştirme eylemi; göçü yaratan etkenler, gerçekleşme biçimleri, sonuçları
ve etkilerine bakılarak, değişik terimlerle adlandırılabilmektedir.
	
	 Göç, kişi ya da grup temelli olarak, bir yerden başka bir yere değişik nedenlerle gitme ey-
lemini anlatan çok genel bir kavramdır. Göçün, eski Osmanlıca ’ya göre karşılığı, “Hicret” ve bu
sözcükten türetilen “Muhaceret” tir. “Muhaceret” sözcüğü, göçün neden ve sonuçlarını da içerecek
derecede, göç eylemini anlatmak için kullanılan yaygın bir deyimdir. Bu deyim, sözcüğün Türkçe
karşılığında da görüldüğü gibi, kişinin ya da kişilerden oluşan bir grubun, bir yerden başka bir yere
gitmek zorunda kalışını ve bu sürecin bütününü anlatır. “Göçmen” ise, göçü yaşayan ve bu olgunun
etkilerine hedef olan kişi olarak tanımlanabilir. İnsan gruplarının, bir yerden başka bir yere göç etme-
sinin ya da ettirilmesinin karşılığı olarak; öncelikli olarak “Göçmen” sözcüğü kullanılır. Bu sözcüğün,
Osmanlıca karşılığı “Muhacir” dir. “Muhacir”, “muhaceret” olayının öznesidir. Göç olayını yaşayan,
coğrafik ve doğal etkenler dışında, bir baskı ya da zorlama ile sınır ötesi göçe yönelmesi durumunda,
bunu yaşayan kişiler ile ilgili olarak "Mülteci/Sığınmacı" kavramları da kullanılmaktadır. Bu terimler;
uluslararası literatürde, “emigration” (İng.) ve “réfugier”(Fr) terimleri ile adlandırılmakla birlikte, her
ikisinin verdiği anlam, birbirinden ayrıdır. Kategorik olarak bakıldığında bu göçlerin; bir zorlama ya
da isteğe bağlı gerçekleşip gerçekleşmediği, iki kategoriden biri ile olayı adlandırmayı sağlayan en
temel etkendir. İsteğe bağlı göçte; göçe neden olan etkenler zorlayıcı olmayan bir nitelik taşır. Göçü
yaşayan kişi ya da grupların, kendi istekleriyle yer değiştirme istençleri öne çıkar. Ancak bu isteğin
temelinde; yine de bireyi ya da grubu bulunduğu yerden başka bir yere gitmeye zorlayan etkenlerin
varlığı da göz ardı edilemez. Zorunlu göç ise; bireyin ya da grubun, özgür istenciyle gerçekleşmez.
Bu göç biçimi, bir zorlama ve dayatma sonucu ortaya çıkan ve genellikle sonuçları çok daha ağır olan
toplumsal olgulardır. Bu kategoride yer alan göçler, isteğe bağlı biçimde göçler olarak değil, zorlayıcı
bir etkinin sonunda göç ettirme biçiminde kendini gösterir. Bu kimi zaman bir sürgün; kimi zaman da
yaşam koşullarının iyice daraltılması sonucunda, kişi ya da grupların bulundukları yerleri terk etmek
zorunda kalışı biçiminde görülür. Birey ya da topluluk siyasi, ekonomik, kültürel ya da eylemli/ fiili bir
biçimde baskıya uğradığından, bu tür sürme ya da göçe zorlama eyleminde, kişi hak ve özgürlüklerine
yoğun bir saldırıdan söz edilebilir. Bu saldırılar karşısında artık o topraklarda yaşama şansının kal-
madığını gören ya da yaşama isteğini yitiren kişi ya da kitleler; can, mal ve namus güvenliği ortadan
kalktığı için; başka bir yere göç etmek zorunda kalır. Bu tür göçler, “istem dışı” bir nitelik taşırlar2 .

    2 Ahmet Cevat Eren, Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri, s. 7.

                                              59
   55   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65