Page 64 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 64

tarih çevresi

	 Göç edenlerin birçoğu da yeni toprakların ekonomik çekiciliğine kapılmışlardı. Yurt edin-
mek amacıyla kendi istek ve arzularıyla buralara göç ediyorlardı. Göç ettikleri yerde anavatanlarıyla
bağlantılarını kesmiyorlar ve anavatanlarının koruyuculuğunu sürdürüyorlardı. Kaldı ki bu tarihlerde
göçler bir kişi hakkı olarak değil, kişinin bağlı olduğu devletin bir hakkı olarak da görülüyordu. Güçlü
olan devletler, kendi nüfusları için bir yayılma alanı bulabilir ve oralarda kendisine bağlı koloniler
oluşturulabilir diye düşünüyorlardı. Bu tür göçler, sonuçta hem kişiye hem de ayrıldığı topluma maddi
kazanç sağlıyordu. Bu ve değişik nedenlerle, yüzyıl boyunca göçler anormal biçimde arttı. 1820–1890
yılları arasında Avrupa ülkelerinden kolonilere giden göçmen sayısı 35 milyonun üstüne çıkmıştı 9.

	 Endüstriyel koloniler oluşturma süreçleriyle aynı koşutlukta süren diğer bir göç türü de ulus
devletlerin neden olduğu göçlerdi. 18. Yüzyıl bitip, 19. Yüzyıla doğru gidilirken; ulusçuluk hareketleri
hız kazanmış; bu gelişme, imparatorlukların yapısını zorlayıcı bir nitelik almıştı. Ulusal devletler,
ulusal varlıklarını güçlendirmek için, ulus kavramı üzerinden, nüfuslarını özdeş (homojen) bir niteliğe
büründürmek için çaba gösteriyorlardı. Ulus devletler kurulurken, imparatorluklarda önce büyük ayak-
lanmalar oluyor; ardından imparatorluğun gövdesinden bir parça kopuyor ve bu kopan parça üzerinde
bir süre sonra bir ulusal devletin varlığına tanıklık ediliyordu. Her kopan toprak; üzerindeki nüfusla
da kopmuş oluyordu. İmparatorluklar, doğaları gereği çok halklı ve çok kültürlü devlet yapılarıydı.
Dolayısıyla, kopan toprak parçası üzerinde, imparatorluktan ayrılan nüfusta da ilk başlarda bu kar-
maşıklık bir ölçüde görülmekteydi. Yeni kurulan ulus devletlerin, kopuştan sonraki ikinci adımları, bu
karmaşık yapıyı oluşturan ve kendi ırk, kültür ve dinsel özelliklerine uymayan, imparatorluk kalıntısı
öteki toplulukları bir sürgün uygulamasıyla topraklarından atmaktı. Bu dayatmacı ve acımasız politi-
ka; etnik yapıdaki tekdüzeliği ve özdeşliği bozan diğer etnik yapılara, din mensuplarına ve kültürlere
baskıyı da yanında getiriyordu. Böylece bu aşamada iki yönlü bir göç olayına tanıklık ediliyordu. Ulus
devlet kurulduğunda, öncelikli olarak imparatorlukların başka yörelerinden, kurulan ulus devletin et-
nik ve kültürel yapısıyla kaynaşık imparatorluk nüfusu göç etmeye başlıyordu. Bu kez, yeni kurulan
ulus devlet, sistematik bir biçimde, kendi içinde kendinden görmediği etnik, dinsel ve kültürel gru-
plara kırım ölçüsüne varan baskılar uyguluyordu. Böylece, yeni kurulan ulus devletten imparatorluğun
elinde kalan topraklara, ulus devletin etnik türdeşliğini bozan kitlelerin göçü ortaya çıkıyordu. Göç
ettirilen ve bir tür sürgün özelliği taşıyan bu göçleri yaşayan kitleler için; acımasız kırım politikaları da
izlenmekteydi. Böylece yeni kurulan devletler, kendinden olmayanları sürgün ederek ya da göçe zor-
layarak farklı etnik ve kültürlerden kurtuluyor, buna karşı imparatorluğun elinde kalan topraklardan,
aynı etnik ve kültür temeline dayanan kitlelerin gelmesiyle de ulus kimliklerini güçlendireceklerini
düşündükleri soydaşlarını yeni yurtlarında görmek istiyorlardı.

	 Bu göçlerin özünde şiddet vardı. Yeni kurulan ulus devletler, göç ettirdikleri kitlelere hiç de
merhametli davranmıyorlardı. Üstelik, bu yeni devleti yurt olarak görüp, ona kavuşmak için impara-
torluklardan ayrılarak yollara düşenler, kabartılmış abartılı bir dinsel-ulusçu ideolojiye sahiplerdi. İm-
paratorluğa doğru gelenler ise, aynı ülküye ve ideolojik duruşa sahip olmamakla birlikte, yaşadıkları
acıların ve psikolojik travmaların da etkisiyle keskinleşiyorlardı. O an edilgen duygular altında olsalar
bile bir süre sonra yaygın bir ulusçu kimliğin mayası olmanın güçlü bir adayı oluyorlardı. Bu olgu
giderek, ulusçu dalgaların etkisinden zarar görenlerin de ulusçu kimliğe yönelmeleri gibi bir siyasal
duruşu ve tavrı besliyordu.

    9 Ahmet Cevat Eren, Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri; Tanzimat Devri İlk Kurulan Göçmen Komisyonu, Çıkarılan
    Tüzükler, İstanbul, 1966,s. 12-13.

                                              63
   59   60   61   62   63   64   65   66   67   68   69