Page 67 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 67

tarih çevresi

	 Üstelik, konar göçer kültürün, yerleşik yaşam için, önemli bir güvenlik sorununa neden old-
uğu da görülmekteydi. Bu nedenle, konar göçerlerin yerleştirilmesine dönük uygulamalar bu dönemde
ağırlık kazandı. Batıdan doğuya doğru Yörük, Türkmen ve Kürt aşiretlerinin yerleştirilmesine ağırlık
verildi. Güney Anadolu’da da Arap aşiretlerinin yerleştirilmesi sağlandı. Böylece; Kütahya-Aydın
yöresi, Konya-Karaman yöresi, Silifke-Antalya arası, Ankara-Nevşehir yöresi, Sivas-Erzurum yöre-
si, Çukurova, Diyarbekir-Malatya, Rakka-Halep, Hama-Humuz yöreleri ve Kıbrıs’ta aşiret iskanları
yoğunluk kazandı. Bu kez de yüksek coğrafik alanların iklim koşullarına alışmış aşiretlerin, ovalara
ve çevresinde bataklılar bulunan yerlere yerleştirilmmesiyle, yeni bir karmaşa durumu ortaya çıktı.
Sıtmalıklı alanlarda bu kitleler yoğun kayıplar verdiler. Kimisine verilen topraklar yeterli olmuyor;
tarım tekniklerini bilmeyen bu gruplar, istenilen verimi elde edemiyorlardı. Devlet ise onların yeniden
dağlara çekilmesini engellemek için yolları tutuyor ve yerleştirildikleri yörelerde kalmalarını sağla-
maya çalışıyordu. Bu da devlet ile iskana zorlanan aşiretler arasında yer yer çatışmalara ve aşiretlerin
merkezi otoriteye karşı başkaldırmalarına neden oluyordu17 .

	 Bu sarsıntılar altında bunalmış Osmanlı devleti, 19. Yüzyıla doğru dışarıdan ülke topraklarına
doğru yeni bir göç dalgasıyla karşılaştı. Bu dönemde artık büyük ölçekli toprak yitirmeleri oluyordu.
Yitirilen topraklarla, ülkeden kopan Müslüman nüfus, henüz yitirilmemiş topraklara doğru göçlere
başlamıştı. İmparatorluk küçüldükçe ve sınırlar daraldıkça, yabancı bir devletin ya da bir kalkışma
sonucu Osmanlı Devleti’nden kopan topraklarda kurulan yeni milli devletlerin katı politikalarının
dayatması altında kalan Müslüman kitleler; Osmanlı topraklarına doğru göçe yönelmişlerdi. 1768-
1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nın sonunda, Kazan’dan Azak’a kadar uzanan bölgede yaşayan Türklerin
pek çoğu Osmanlı Devleti’ne göç ettiler. Öyle ki, Kalmuklar’dan 50-60 bin arabadan oluşan büyük
bir göçmen kafilesi, Hazar Denizi’nin kuzey yöresinden çıkarak, Doğu Türkistan’ı aşıp, Cungarya’ya
göç etmişler; yollara dökülen kitleler, bu yolculukta büyük baskılara ve saldırılara uğramışlardı18 .
Kırım’ın 1771’de işgal edilmesinden sonra, Osmanlı taraftarı kitleler, Rus işgal ordusundan korkarak,
Kırım’ın dağlık yörelerine kaçtılar. Rus işgalcileri, binden fazla Türk şehir, kasaba ve köyünü tahrip
etmişlerdi 19. 1774’te Küçük Kaynarca Antlaşması’nın imzalanmasından sonra, Kırım Yarımadası’nın
büyük kısmını hukuken de ele geçirdikten sonra, Kırım ve çevresinden göçler devam etti 20. Yine
Rusya ve Avusturya-Macaristan’ın Balkanlar’dan ve Avrupa’dan Türk ve Müslüman kitleleri çıkarıp
atma politikasına ve uygulamalarına hız verildi. 1780-1800 yılları arasında, Kırım, Kazan, Kafkasya,
Özi yöresi ve diğer ülkelerden Türkiye’ye göç eden göçmenlerin sayısı 300-500 bin arasında sanıl-
maktadır21. Bu göçler sırasında büyük insan kayıpları gerçekleşti ve Tekeli’nin verdiği rakama göre,
göç yollarına dökülen 500.000 Tatar’ın ancak 300.000’i Osmanlı topraklarına yerleşebildi. Bunlar
önce Baserebya ve Dobruca’ya, ardından da Anadolu’ya yerleşebilmişlerdi 22.

17 İlhan Tekeli, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Günümüze Nüfusun Zorunlu..., s.53.                                      	
18 Ahmet Cevat Eren, Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri, s. 30-31.
19 F. Gözaydın, Kırım Türkleri’nin Yerleşme ve Göçmenleri, İstanbul, 1948; akt: Ahmet Cevat Eren, Türkiye’de Göç ve

   Göçmen Meseleleri, s. 32.
20 Ahmet Cevat Eren, Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri, s. 32.
21 Ahmet Cevat Eren, Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri, 32.
22 İlhan Tekeli, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Günümüze Nüfusun Zorunlu..., s.55.

                                            66
   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72