Page 56 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 56

tarih çevresi

	 Tam bağımsız olacaksa bu sözünü ettiğimiz, Türk ulusu onu kendi bağımsızlığını ortadan
kaldıran etkenlere güçlere karşı büyük bir savaş içerisine girmeliydi. Bir bağımsızlık savaşıdır bu, to-
pyekûn bir savaş emperyalizme karşı. Onun karşısında başarılı olma ihtimali var mı? Belki de yok, ve
belki o maddi güç her şeyi yok edecek, ama Atatürk’ün bir sözü çok meşhur General Harbord‘a karşı
söylediği: Generali Erzurum da ziyaret eder, Erzurum Kongresi’nin yapıldığı günlerde. “Ekselansları
okudum çok önemli işler yapmışsınız devletler kurmuşsunuz ama bir de şimdiki halinize bakalım
zaman zaman insanların intiharına şahit oluruz şimdi de bir milletin intiharına mı şahit olacağız” der.
Yani şunu demeye getiriyor adam: “Etrafına bir baksana”. Atatürk'ün orada söylediği söz çok mani-
dar, çok anlamlı: “Bu ulus ölecekse emperyalistlerin kirli ayakları altında değil, kendi öz evladının
ellerinde ölmek ister.”

	 Bu bir Anadolu analizidir. Anadolu geleneğidir bu ve Türk kültürünün çok önemli bir ge-
leneğidir. Büyüklerinizden duyarsınız: İşte “ben öleceksem evlatlarımın kollarında öleyim, oğlumun,
kızımın, her neyse. O da öyle söylüyor. Emperyalistlerin kirli ayakları altında ölecekse, bu millet onu
yeğlemez, o kendi öz evladının kollarında ölmeyi yeğler, ama ben on öldürmeyeceğim. Onu yeniden
birlik ve beraberlik için savaşa yönlendireceğim muhakkak olunca Ya İstiklal Ya Ölüm” der. Bu parola
öylesine kendi kendine ortaya çıkmış değil; çok büyük bir tarihsel anlamı var. Şimdi emperyalizme
karşı tam bağımsızlık hareketinin başarıya ulaşabilmesi için, Osmanlıdan arta kalan Türklerin ulusal
kimliğine kavuşması, o ulusal kimlik milli kimlik etrafında kenetlenmişse bir milli mücadeleye yön-
elmeleri kaçınılmaz. Çünkü orada emperyalizme karşı hakları savunan bir kimlik ile durabilirsiniz, bu
kadar açık.

	 O nedenle Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı içinde öyle etnik bir takım mezhepsel ayrılıklar
falan yoktur. Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkına Türk milleti denir. Onu kaldırdığınız zaman
altından etnik ve mezhebi yapılar çıkar. Onları da görüyoruz. Ortadoğu’da birbirlerini doğruyorlar
değil mi? O nedenle bu ulusal savaşı, tam bağımsızlık savaşını emperyalizme karşı verecekti. İkinci
önemli olgu Cumhuriyeti algılayabilmek. Dönemin egemenlik erki ulusun olacak. O zamana kadar
egemenlik erki kimindi?

	 Osmanlı tarihine baktığınızda bu kavramlar ışığında irdelediğinizde, şunu çok net olarak
görürsünüz; Osmanlıda egemenlik kişinin elindeydi ve babadan oğula geçer. Sonra 1876-1908 yılları
arasındaki anayasaları I. Meşrutiyet ve II. Meşrutiyet hareketleriyle anayasal düzene geçme çabaları
var. Şarta bağlanmış bir monarşi yeterli değil bu millet kesin egemenlik alacak diyor. Öyle olacak ise
egemenlik kavramı üç tane gücün bir araya gelmesiyle oluşuyor ve bunlar yasama, yürütme, yargıdır.
Yasaları yapma gücünü millet ancak kendi vekilleriyle yapabilir, ikinci olgu yürütme hükümetlerded-
ir milletten güç alarak yürütme ehlini yerine getirecek ve yargı yani mahkemeler genel ulustan al-
dığı güçle karar verecek. Şimdi o zaman var olan Osmanlı’daki monarşik yapıya baktığınızda, meclis
monarşik yapıya ters bir olgudur; hiçbir kral veya sultan, ben artık bu yetkilerden sıkıldım, bunları
millete devrediyorum demez.

                                              55
   51   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61