Page 54 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 54

tarih çevresi

	 Bu toplum bu konuda o kadar cahil ki, tabi ki genel anlamda konuşuyorum ben, o kadar
cahildir ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün bir yazar olduğunu, hatta gazetesi olduğunu, köşe yazıları
yazdığını, fikirlerini gazetelerde köşe yazılarında “Hatip” takma adıyla savunduğunu, örneğin İrade-i
Milliye, Hakimiyeti Milliye’de köşe yazıları yazdığını ve ancak üsluba bakarak bazı yazıların Mustafa
Kemal’e ait olduğu tespit edilir ve bu gün, isim isim saptanabilen basılmış elimizde somut on dört
kitap yazdığını pek kimse bilmez. Atatürk bir şey yazdı mı? Kitap yazdı. Ne yazdı? Nutuk. Nutuk ‘u
da kimse okumadı, bunu da tarif edelim veya normal olarak kendimize itiraf edelim. Neden? Çünkü
Nutuk okunması zor bir kitaptır. Niçin o zordur? Dönemin iç ve dış politikasını bilmeden, kültürel
olaylarını dönemin çalkantılarını ayrıntılı bir biçimde bilmeden Mustafa Kemal Atatürk’ün yazdığı
kitabı tam olarak algılama imkan yoktur. Tarihsel bilgileri son derece sığ öğrencilerimiz, öğretmenler-
imiz, hocalarım geliyor: “Çocuğum Atatürk’ün büyük nutkunu oku orada Atatürkçülüğün ne olduğunu
gör” diyor. Hayır! Nutuk’ta Atatürkçülüğün ne olduğu anlatılmaz.

	 Nutuk, 1927’ye kadar olan olayları anlatır. Dolayısıyla Atatürk’ün bakış açısına uygun olan
bir savunmadır. Halkın karşısında hesap vermesidir. Nutuk ve dolayısıyla sanki Atatürk’ün yazdığı
tek kitap bu ve başka kitaplar yokmuş gibi, hiç kimse bu konulardan haberdar değil. Ondan sonra
Atatürk’e dönüp: “Atam izindeyiz, seni çok iyi anlıyoruz seni çok iyi derinden kavrıyoruz" demeler...
Bunlar bana göre samimiyet ifade etmiyor. Demek ki biz, Mustafa Kemal’i çok iyi tanıyacağız. Değerli
arkadaşlarım şimdi, bu genel açılımı yaptıktan sonra, zamanın geçtiğinin tabi ki farkındayım ve sizleri
çok fazla sıkmak niyetinden değilim, birazcık buradan hareketle Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce
dünyasında ulusal egemenliğin ne anlama geldiğini, cumhuriyet kavramının onda ne çağrıştırdığını
ve o cumhuriyet için neyi öngördüğünü, onun yaşadığı olaylarla, o dönemin bir takım koşullarında
yazdığı kitaplardan bir takım alıntılar yaparak konferansıma devam etmek istiyorum.

	 Atatürk’ün az önce Nutku’ndan söz ettik. Hiç kimse Mustafa Kemal Atatürk’ün alnına silah
dayamadı. Çık millete hesap ver, demedi. Hiçbir yasal zorunluk yoktu. Hatta ve hatta ona yapma!
diyenler oldu. Ama konuşmalarının hiçbir yerinde ister Nutuk’ta ister başka kitaplarında bunu kendisi
de söyler, zaten Mustafa Kemal hiçbir yerde ben yaptım, ben başardım demez, benim eserim, ben ne
önemli bir adamım, bakın bunu böyle ön gördüm demez millet gerçekleştirdi, millet başardı, bu mil-
letin eseridir der. Her şeyi millete mal eder. Büyük devrimi bile Türk milletinin büyük bir eseri olarak
görür.
	
	 Bu durum bile Mustafa Kemal Atatürk’ün ne kadar büyük bir demokratik eğilimde old-
uğunu bize gösteriyor. Hiçbir yasal zorunluluk yokken günlerce uğraştı, belgeler topladı, bir takım
yardımcılarını çalıştırdı, bazı belgelerin toplanması konusunda onlardan yardım rica etti ve çıktı, bazı
arkadaşlarım bilmez ama, bilenlerin çok olduğundan tabi ki eminim, Cumhuriyet Halk Partisinin ikin-
ci olağanüstü kurultayında 15 ila 20-21 Ekim 1927 tarihlerinde, günde altı saat konuşarak, son gün de
altı buçuk saat konuştuğu için toplan otuz altı buçuk saat yaptığı uzun konuşmanın metnidir Nutuk.
Bu memleket şöyle diyen siyasetçileri gördü: “Ben hiç kimseye hesap vermem, sadece Allah hesap
veririm”. Gerçek bir demokrat önce millete hesap
vermelidir.

                                              53
   49   50   51   52   53   54   55   56   57   58   59