Page 50 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 50

tarih çevresi

	 1926 yılı Haziran ayındayız Mustafa Kemal Atatürk, hani çok sık yaptığı gibi bir yurt
gezisindedir ve Mustafa Kemal Atatürk önce Eskişehir, sonra Manisa üzerinden İzmir’e gelmektedir.
Menemen ilçesine gelinir Menemen ilçesine gelince İzmir valisi Kazım Çelik ivedi olarak bir tel-
grafın derhal Mustafa Kemal Paşaya iletilmesini ister. Gelen telgrafta Mustafa Kemal’e -o tarihlerde
Atatürk diyemiyorum. Atatürk adı sonradan gelecek biliyorsunuz- İzmir’de menfur bir suikast girişi-
minin tespit edildiğini elebaşlarının yakalandığını ama herhangi bir olumsuzluğa meydan vermemek
için gaziyi İzmir’e getiren trenin biraz geciktirilmesini ister. Vali Rasim Paşa Girik, -Girik soyadı
Rıza Şahpehevi vermiştir dirik canlı bereketli anlamındadır ve o nedenle bu anıya dayanarak Mustafa
Kemal Paşa ile Samsuna çıkan 19 kişiden biri olan vali Kazım Paşaya Dirik adını veriyor- diyor ki:
“Mustafa Kemal Paşanın İzmir’e gelmesini biraz erteleyelim.”

	 Tabi doğal olarak koskoca bir devletin Cumhur reisi ve aynı zamanda ulusal kurtuluş savaşını
örgütleyen ve o zamanın literatüründe ifade edildiği gibi büyük kurtaran, ulu merci Mustafa Kemal
Paşa’ya böyle bir ortamda, hem de doğduğu kent olan Selanik kadar sevdiği İzmir de böyle bir suikast
girişimi çok şok etkisi yaratmış. Bu tepkileri biz o dönem yakınında bulunan, bunları saati saatine
Mustafa Kemal’in ruhanisini not eden Zekai Apaydın‘dan öğreniyoruz. Sonradan Moskova sefiri ola-
caktır. Önemli bir kişilik o da tarihte. Mustafa Kemal Paşa, son derece gergin nasıl yaparlar? İzmir’de
bana bunu niçin yaparlar? Diye düşünür Mustafa Kemal Paşa. Çünkü değerli arkadaşlarım, İzmir’i
Mustafa Kemal çok sever; bir kere İzmir’i, doğduğu büyüdüğü kent olan, ama bir türlü tabi gerek
öğrencilik gerek mesleki nedenlerle tam olarak yaşayamadığı yaşadığı, dönemlerde de yoksul yetim
bir çocuk olarak gördüğü Selanik’e benzetir. Selanik kordonu, İzmir’in kordonuna benzer; İzmir’in
canlılığı Selanik’te de vardır ve Avrupai kent havası vardır ve kent dokusu şehre ayrı bir canlılık sağlar.
Dolayısıyla bu yönden seviyor.

	 İkinci bir olgu daha var Kurtuluş Savaşı’nda sanki İzmir ulusal mücadele verenlerin savaşan-
ların sanki bir kutsal yani “kızıl elma”sı olmuştur ve kutsal bir hedef haline gelmiştir. İzmir’e bir an
önce ulaşmak... Niçin böyle? İşgal, İzmir’den başladı ve yayılarak devam etti. İzmir’in işgali çok kanlı
oldu bir günde öldürülenlerin sayısı 15 Mayıs 1919 da 2000 kişiydi. Bir haftada 5 bin kişiyi aştı ve hani
kimileri: “İşte işgal döneminde bu kadar acı yaşandı”, diye eleştiriler getirir örnekler verelim: His-
ar camisi basıldı, öldürülenleri anlatmıyorum, oradaki katliamları anlatmıyorum, dini yönden ne tür
rezillikler yapıldı, ona örnek olsun diye söylüyorum. Caminin imamının kavuğu açıldı açıldı adamın
eli kolu bez parçasıyla sarıldı sonra kaldırılıp caminin avlusuna atıldı. Kur’an’ı Kerim’in sayfaları
yırtıldı, parçalandı, ayaklar altında ezildi, tecavüze uğrayan Türk analarının kızlarının haddi hesabı
yok.

	 Hemen arşiv belgelerinden bir örnek verelim. Örneğin, Menderes’de Deli Ömer diye bilin-
en bir yer. Orada tecavüze uğrayan kadınlar, terk edilmiş bir eve kendilerini kapattılar. Ve o lekeyle
yaşamamak için diri diri kendilerini yaktılar; böyle bir mezalimden söz ediyoruz. 15 Mayıs’ta yaşanan
mezalimin kemer altı sokaklarında, Sarıkışla önünde askere sivile karşı yapılan mezalimin haddi hes-
abı yok.

                                              49
   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55