Page 45 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 45

tarih çevresi

	 Onlar hemen Yunanistan’ın her bölgesinde varlardı. Şimdi Anadolu’dan kopup gelen mültecil-
erin, yoksul yaşamlarını sürerlerken, bu felakete düşmelerinin nedeni olarak kendilerini gördüklerini
ayırt ediyorlardı. Değişik duyumlar kamuoyuna pompalanıyordu: Anadolu'dan göçüp gelen bu kitleler
arasında, azılı katillerin, hınç dolu öfkeli insanların, hatta savaştan kaçan firari askerler olduklarını
duyuyorlardı. Gördüklerine bir de bu duydukları ekleniyordu. Kimleri bu günlerin geçeceğine ve eski
yaşantılarına yeniden kavuşacaklarına inanmak istiyorlardı. Ancak daha dün, şimdi büyük bir geçmiş
gibi hisler uyandırıyordu. Yunanistan’daki Türkler, büyük bir baskı altında hissediyorlardı kendileri-
ni…

	 Yunan polisinin, Türk ve Müslüman evlerini tek tek sayıp belirlediği, kimi ek vergiler ko-
yarak, bilinçli bir baskı uyguladığı herkesçe bilinen bir şeydi. İşte sonuçta, kendilerinin saydıkları
topraklarda, yabancı durumuna düşmüşlerdi. Yine de zamanında Türkiye'ye giden gitmiş; geriye ka-
lanlar, kendi dünyalarında, bir parça ürkek, çekingen, içine kapanık; yabancılaşmış gibi bir duyguya
kendilerini kaptırmadan, var olmaya çalışmışlardı. Ancak her geçen gün bir şeyler duyuyorlardı. On-
lar, bulundukları muhiti, içinde yaşadıkları bu dünyayı, velinimetimiz dedikleri padişahın ve Osmanlı
halifesinin bir mülkü sayarlarken; bir anda, çok değil sekiz dokuz yıl önce, Yunan yönetiminin altında
buluvermişlerdi .

	 Kanlı çarpışmalar, kavgalar; cephelerde ölen ya da yaralananlar; göç edenler, göç edemeyip
kalanlar, zindanlara atılanlar, oralara buralara sürülenler...

	 Bütün bunlar belleklerde dün gibiydi.

	 Evet, dünde olanlar dünde kalmıştı, doğru...

	 Kaç kişi, Anadolu'ya Yunan gemileriyle asker gönderilirken ve gönderildikten sonra, Türklere
casusluk yapıyorlar gerekçesiyle tutuklanmış; kaç kereler Türk köyleri bilinmedik kişiler tarafından
basılmıştı. Evler yakılmış, sürüler ve ahır hayvanları ile ambarlardaki ürünleri ya çalınmış ya da zor-
la ellerinden alınmıştı. Artık tarlaların, bağların, bahçelerin güvenli olmadığını biliyorlardı. Sokak
aralarının tehlike saçtığını, her an üzerlerine çevrilecek namluların bir anda ateş kusabileceğini bili-
yorlardı. Pek çok masumun namusunun kirletildiğine ilişkin iğrenç duyumlar kulaklarına geliyordu.
Kimi aileler, akşamın erken saatlerinde evlerinin bütün kapılarını ve pencerelerini sıkı sıkı kapatıyor;
erkenden yatağa giriyor; bir an önce gecenin karanlığından sıyrılarak, güneşe yeniden kavuşmak isti-
yorlardı.

    6 A.g.m., ayrıca aynı yazar, Büyük Mübadele… çşt. Syf.

                                               44
   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50