Page 42 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 42

tarih çevresi

	 Ancak bütün bu sorunların muhatabı olmuş insanların yaşadıkları şeyler, ne yazık ki bir düş
değildi. Gerçek yaşamın kendi içindeki ritmi onlara sayısız yükler yüklemiş bulunuyordu.

	 Uzun süren Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna (Harb-i Umumi) ulaşmış olan savaşa katılan
ülkelerin halkları; büyük sıkıntılar, ölümler, akıl almaz acılar yaşadıktan sonra, imzalanan bırakışma
antlaşmalarından sonra bir parça rahat günler göreceklerine inanıyorlardı.

	 En azından şiddet bittiğine göre, kendilerini yeni bir yaşama hazırlayabilirlerdi. Ancak Türk
topraklarında savaş bitmedi. Sevr’e karşı çıkan Türkler, anti emperyalist bir duruşla, ulusal bir savaşa
yönelerek, savaşın yaklaşık üç buçuk yıl daha uzamasına neden oldular. Bu süreç içinde Türkler’in
“ulusçu/ milliyetçi” duyguları daha da kabardı. Yunanistan büyük devletlerin eliyle Türk topraklarına,
büyük ölçüde akılları çelinerek sürülmüştü.

	 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’in Yunanlılarca işgal edilmesinden sonra Anadolu yaylaları, te-
peleri ve kentleri yeni savaşlara tanıklık etti 1. Savaş süresince hem Yunanistan’da hem de Türkiye’de
ulusçu duruş zeminindeki ayrılıklar daha da keskinleşti.

	 Artık Türkiye’deki Türkler komşuları oldukları Rumlar’a, Yunanistan’daki Yunanlılar da
komşuları olan Türkler’e kuşkuyla bakıyorlardı. Aidiyet duyguları ortak bir zeminde parçalanıyor;
özellikle savaşın sonuna doğru, parçalanan duygusal ayrılıklar açıklaması pek de zor olmayan şiddet
eylemlerine dönüşebiliyordu.

	 Türkler çoktan ulus kimliği güçlü yeni bir devlet kurmaya karar vermişlerdi. Yunanistan’da
ise zaten bağımsızlık yıllarından çok önce başlamış ulusçu/ milliyetçi duygular yaşamın her alanında
kendini gösteriyordu.

	 Kabaran milliyetçi duygular, o duyguyu paylaşamayan “ötekileri” farklı bir yere koyarak
öteliyor; böylece gittikçe artan, kabaran, arada bir gerilese de sonradan daha şiddetli bir dalga olarak
yükselişe geçen bu duygu kabarışı, sanki ortak bir geçmişin anıları yokmuş gibi, yerine yepyeni bir
kimlik inşaası için zemin hazırlıyordu...

	 Türkler’in yurtlarını savunma yönündeki direnişleri, 1922 yılının sonunda zaferleriyle bitti...

	 Ta Ankara önlerine kadar gitmiş Yunan Orduları; “Büyük Taarruz” denilen büyük savaşta
büyük ölçüde yok edildi. Dönemin kaynaklarında “kılıç artıkları” ya da “perakende kuvvetler” deyim-
leriyle nitelenen kıyımdan kaçabilen Yunan askerleri perişan bir biçimde kendi ülkelerine sığınmaya
başladılar 2.

	 Bu, sivil Rum-Ortodoks nüfusunun yoğun biçimde yaşadığı Batı Anadolu, Marmara ve son-

raki aşamada da Doğu Trakya’da büyük bir korku yarattı. Şimdi bu kitleler içinde karşı karşıya gelen

gözler, korkudan kurumuş diller birbirlerine şu soruyu soruyorlardı: “Türkler, ya intikam almak ister-

lerse? 3”
   1 İzmir’in İşgali için bkz. Kemal Arı, “Karagün”,
   2 Kemal Arı,
	  "Büyük Taarruzda Süvariler ve İzmir'e Yürüyüş", 90.Yıldönümünde Sakarya Zaferi ve Haymana, Yay.Haz. Doç.Dr. Hakan

   Uzun, Dr. Necdet Aysal, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara, 2012, ss. 333-350.
   3 Bkz. Bilge Umar, Izmir’de Yunanlılar’ın Son Günleri, Istanbul, Bilgi Yayını, 1968; Rum göçü için bir gazete haberi: Yeni
   asır; 11 Eylül 1922; ayrıca bkz. Bkz:TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:II, İçtima:I, C.II, Ankara, 1975.

                                               41
   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47