Page 43 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 43

tarih çevresi

	 Herkes, sivil halkın büyük ölçüde kıyıma uğrayacağından korkuyordu. Kentlerde, kasabalar-
da; hatta Anadolu’nun çok içlerine kadar gitmiş bağımsız gözlemcilerin varlığı bile korkuya kapılmış
yürekleri serinletmek için yetmiyordu.

	 9 Eylül 1922 günü Türk süvarileri, Kurtuluş Savaşı’nın sanki bir “Kızıl Elması” gibi görünen
İzmir’e girdiğinde; Batı Anadolu, Marmara ve Doğu Trakya Bölgesi’nden yığınlar halinde Rum-Ort-
odoks halk, Yunanistan’a sığınmak telaşı içindeydi 4.

	 Ege adaları ve ana kara Yunanistan kısa sürede yüz binlerce sığınmacıyla doldu. Kızıl Haç
Teşkilatı ya da Amerikan Yardım Kurulları’nın onca çabalarına karşın, bu yoğun göçün içinde yer
almış ve her birinin kendi özel dünyasında ayrı yaşanmış olan insanların sıkıntılarına çözüm olmuyor-
du...

	 Çoluk çocuk insanlar, perişan bir haldeydiler... Gittikleri yeni ülke, sözüm ona gönül bağı
oldukları bir ülkeydi. Ancak oraya gittiklerinde bu düşüncelerin tam olarak gerçeği içermediğini de
görüyorlardı. Kış koşulları o yıl, umulanın üzerinde zor geçecek gibiydi. Ve şimdi onlar, bir lokma ek-
meğe muhtaç bir haldeyken, geride bıraktıkları toprakları, evleri, atölyeleri; ekmek ve aş kazandıkları
ortamlar...
	
	 Onlara yeniden kavuşup kavuşamayacaklarını bile bilmiyorlardı. O zamana dek yaşanan-
lar; içinde bulundukları bütün ilişkileri paramparça etmişti. Adeta savruldukları bu yeni coğrafyada;
tanışıklıklar, eski komşuluklar, arkadaşlıklar; hiç birisi yoktu. Koskoca bir köy boşalmış, kalkmış,
Yunanistan’a sığınmıştı. Geçmişte bir bütünü oluşturan bu toplumsal grup; şimdi Yunanistan’da dar-
madağınık bir duruma düşmüştü. Bir biçimde parası olan ve onu yanına alıp götürebilenler; bir parça
daha rahat gibi görünüyorlardı. Ancak ne fayda? Çünkü Yunanistan şimdi savaş sonrası dönemin
sıkıntılarını yaşıyordu. Fiyatlar alabildiğine artmış, piyasalarda yiyecek, giyecek ya da başka zorunlu
gereksinimler bulunamaz olmuş; savaşın getirdiği büyük yük, bütün Yunan toplumunun omuzlarına
oturmuştu. Ancak daha fazlasını bu göçmenler hissediyordu. Çoğu sokakta, bölük pörçük, derme çat-
ma sığınakların içinde hayatta kalmaya çalışıyorlardı.

	 Her yeni gelen, daha önce gidenlere ekleniyor; böylece yoğunluk ve zorluklar daha da ar-
tarak sürüyordu. Zorluklar ve sıkıntılar daha da arttıkça; zaten sınırlı olan olanaklar, yığınlara pay-
laştırıldıkça, her birinin şansına daha az düşüyordu.

	 Artık ne güvenlik vardı; ne düzen...

	 Derken Yunanistan’ın bilindik soğuğu, bütün acımasızlığıyla bu insanların üzerine bindi. Aç
bedenler şimdi bir de soğukla ve kışla cebelleşmek durumundaydı.

    4 Geniş Bilgi için bkz. Kemal Arı, Üçüncü Kılıç… çşt. syf

                                               42
   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48