Page 39 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 39

tarih çevresi

	 Sanırım bunda, biraz Türk’e uygun nedenler de aranabilir; kentlilik öncesi toplumların, yazı
yazma, anı ya da günlük tutma, kısaca zihinsel egzersiz yapmayarak, bu sorunları pek önemsememe
tembelliğinin de payı var.

	 Türkiye’ye gelen mübadil göçmenlere dönük olarak sözlü tarih çalışması yapılmamıştır.
Günümüzde, başta Lozan Mübadilleri Vakfı ve Türkiye Toplumsal ve Ekonomik Tarih Vakfı’nın sözlü
tarih çalışmaları yönünde bazı çalışmaları ile, kimi meraklı amatör araştırıcıların yaptıkları dışında,
sözel tarihçilik yönünde veri toplama çabası Türkiye’de görülmemiştir. Ortak bir bellek oluşturma
adına da olsa, çok öncelerden bu anket çalışmalarının yapılması çok önemli; bugün, mübadele kültürü
ve tarihi üzerine çalışanlar için son derece önemli bir malzeme gurubu kalmış bulunuyor bu anket
sonuçlarıyla. Ve, Yunanistan’da yapılmış olana bakınca, Türkiye adına üzülmekten geri kalamıyor
insan; Yunanistan, 80.000’e yakın insana ait 145.000 sayfalık anket çalışması yaparak, bu insanların
duygularını, gözlemlerini canlı bir biçimde tarihe not olarak düşüyor, onların yerleşim coğrafyası,
tarihi ve dili, müziği üzerine önemli bulgular ortaya konuluyor da, Türkiye’ye gelen göçmenler, hiç de
onlardan daha az sıkıntılar, trajediler yaşamamış olmakla birlikte, ortak, kolektif bilince katkıda bulu-
nacak elle tutulur bir gözlem, hiç de uzak sayılmayacak 80 yıl öncesinden günümüze aktaramıyorlar.
Ne yönetenlerin böyle bir kaygısı olmuş, ne göçü yaşayanlar, şimdilik bilinebildiği kadarıyla canlı
tanıklıklarda bulunabilmişler. Bu nasıl açıklanabilir?

	 Bu durumda, aslında, belki göçmenlerin geldikleri Yunanistan topraklarında ve yerleştiril-
dikleri Türkiye topraklarındaki demografik yapılarını gösterir son derece önemli bir belge yığını,
bugün büyük ölçüde bir şekilde ya süreç içinde imha edilmiş ya da ilgisiz ve maceracı insanların
elinde, ne olacağı bilinmez bir halde, bir boşluğa bırakılmış oluyordu.
Resmi belgeliklerin, bir ölçüde, en azından geleceğe ilişkin, daha önemli veriler ortaya koyabi-
leceği tahmin edilebilir. Bu tahmini güçlendiren şey, resmi belgeliklerin öyle düzenli olmaları ya da
araştırıcılara açılıp, kataloglarının hazırlanmış olmasıyla ilgili falan değildir; aksine, bu tür belgelikler,
bugün, yararlanılabilecek düzeylerinin çok küçük bir oranını oluşturuyorlar. Genel olarak Türkiye’de
arşivler yetersiz ve dağınık bir halde bulunuyor. Osmanlı’dan gelen katı bürokraside sorumluluktan
kurtulma amacıyla her şeyi yukarıya arzetmeye alışkın idarecilerden kalan belgeler, tasnif edilerek,
araştırmacıların önüne çıkmayı bekliyor. O zaman, bu eksiklik önemli ölçüde giderilebilecektir.
	
	 Nitekim, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Cumhuriyet Arşivi, Kızılay Arşivi gibi arşivlerde, git-
tikçe bu konuya ilişkin belgelerin artarak kataloglara geçmesi, bu umudu güçlendiriyor. Buna bir de
Vakıflar Müdürlüğü Arşivi ve değişik bakanlıklara ait arşivlerle, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Arşivlerini katmak gerekiyor. Arşivler dağınık olduğu için, hangi arşivde neyin bulunabileceği hemen
hemen meçhuldür. Nerede neyin bulunabileceği, büyük bir bilmecedir. Gün gelecek, bir noktada bu
arşivlerden yararlanmak, elbette mümkün olacak. Bunun için, bilim dünyasının bir kamuoyu baskısı
yaratması, arşivcilik çalışmalarının hızlanması, bu tür kültür konularına kaynakların ayrılması ger-
ekiyor. Belge zengini ülkemizde, yeter ki biraz kararlı ve irade sahibi olunsun; her şeyin daha iyiye
gideceği açıkca ortada…
Yabancı arşivler açıldıkça, önemli eksiklikler tamamlanacaktır…

                                               38
   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44