Page 29 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 29

tarih çevresi

	 Sorunu gören pek çok Osmanlı aydını, kimi arayışlara yönelerek, bu dertten kurtulmaya
çalışmışlardı. Özellikle 1908 İkinci Meşrutiyet Hareketi’nden sonra edebiyat alanında pek çok yazar ve
düşünür; yeni lisan adında akımlara kapılarak, kimi dergilerin, düşün kulüplerinin çevresinde, Türkç-
eye dönüş için uğraşılar vermişlerdi. Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Mehmet Emin Yurdakul, Şinasi gibi
pek çok aydın Öz Türkçeyi savunmuşlardı. Ancak, bütün bu uğraşılar çözüm olmamıştı. Şimdi, yeni
bir kültür hamlesine başlandığına göre Atatürk, bu soruna kesin bir çare bulmak istiyordu. Osmanlıca
yazı, Türkçeyi yazıya çevirmekte büyük sorunlar yaratıyordu. Ancak yazı devrimi ile birlikte bu sorun
aşılmıştı. Şimdi Türkçe’nin ses yapılarını ve gramer özelliklerini tam olarak gösterebilecek bir yazı vardı.

	 O halde, ulusal bir dilin yaratılması için en önemli tarihsel evreye gelip ulaşılmıştı.
Atatürk’e göre, Türk ulusunun dili Türkçedir. Türk dili, dünyanın en güzel, en zengin, en kolay an-
laşılan dilidir. Onun için her Türk dilini çok sever ve yükseltmek için çalışır. Türkçe, Türk ulusu
için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk ulusu geçirdiği sonu gelmeyen yok olma tehlikeleri içinde
ahlakını, geleneklerini, hatıralarını, çıkarlarını; daha genel olarak kendi ulusal özelliklerini oluştur-
an her şeyin dili sayesinde korunabildiğini görüyordu. Türk Dili, Türk ulusunun kalbi ve zihniydi.

	 Şimdi Türk ulusuna düşen neydi?

	 Atatürk, kendi ülkesini ve yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusunun, dilini de
yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmasını bileceğinden söz ediyordu. O halde, yapılması ger-
eken öncelikle bu dilin üzerine titremek, onu korumak, geliştirmek; araştırarak tarihsel kaynaklarını
ortaya koymak ve kendi kuralları içinde zenginleşmesi için çaba harcamak gerekiyordu. Dil, ulusal
duygularla bağı olan bir değerdi. O kirletildiğinde, yavanlaştırıldığında, işlevsizleştirildiğinde, küçüm-
sendiğinde; ulusal duyguların işlenmesi, pekiştirilmesi ve geliştirilmesi de olanaksız olurdu.

	 Bu nedenle onun isteği doğrultusunda, 1932 yılında Türk Dili Tetkik Cemiyeti kuruldu. Son-
radan adı Türk Dil Kurumu olan kurumun temel görevi, Türkçenin bir bilim ve kültür dili haline
getirilmesiydi. Kurum, yeni araştırmalar yapacak, sonuçlarını yayınlayacak, dilin zenginleşmesi ve
geliştirilmesi için çaba gösterecekti.

	 Bunun için, Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış Halkevleri ve aydınlanma sürecinin yıl-
maz neferleri öğretmenler, Türk Dil Kurumu’nun çalışmalarında yardımcı oluyorlardı. Kurumun
ön ayak olmasıyla, Türkiye’nin dört bir yanında konuşulan dil tarandı; tek tek Türkçe sözcükler be-
lirlendi. Bunlar, Ankara’da Türk Dil Kurumu’na gönderilerek Derleme Sözlükleri oluşturuldu. Ar-
dından, bu sözlükler gözden geçirilerek, Tarama Sözlükleri hazırlandı. En sonunda Türkçe Sözlük
ortaya çıkarıldı. Türkçe’nin dilbilgisi özellikleri araştırıldı; her bir kural kayıta geçirildi. Yine ders ki-
taplarının, yönergelerin, yasaların, sokak adlarının, soyadlarının ve temel yazışma kurallarının Türkçe
olması için uğraşıldı. Deyimler ve terimler üzerine çalışmalar yapılarak, bunların sözlükleri hazırlandı.
Dil bayramları ve çalıştayları düzenlendi.

                                                28
   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34