Page 12 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 12
tarih çevresi
I.V. Dinî Fonksiyonu
Ribat ya da kervansarayları asla günümüz otellerine benzeterek birer ticari veya tümüyle
dünyevi konaklama merkezi olarak görmemek gerekir. İslam toplumu bu kurumlara bir yönüyle dinî
misyon sahibi müesseseler olarak bakmıştır. Kervansarayların din ile iki irtibat noktası vardır.
1. Müslümanlar cihad orijinine sahip bu kurumları inşa ettirmek, vakıflar bağışlamak, yardımlar
yapmak suretiyle hayır (Salih amel) işleyerek Allah (cc)’in rızasını kazanmak istediler.
2. Kervansaraylarda dini etkinlikler yolu ile insanlara dinin öğretimi, yaşatılması, ibadet şekilleri,
zikirler, dualar ile onun şeyhler, dervişler vasıtasıyla geniş kitlelere ulaştırılmasına dönük faaliyetler
yapıldı.
“Ribat tâbiri asıl manasında, hudutlarda muharebe (cihad) edenlerin oturdukları binalar için kullanıl-
makta idi; fakat bu kelime, aynı zamanda manevi cihadda bulunan sufiler tarafından da kullanılmaya
başlandı”.20
Özellikle hangahların işlevi sufilere oturacak ve ayinlerini yapabilecek bir yer sağlamak idi.
XI.-XII. Asırlarda şarktan gelen tasavvuf cereyânının kapladığı berberi memleketlerinde ribat ıstılâhı
artık bir şeyhin yahut bir şeyhe mensup mezarın etrafında toplanmış dervişlerin yaşadığı bir zâviye ile
bağlı olarak muhafaza edilmiştir. Kısaca bilhassa Berberi memleketlerinde “Ribat” kendi mensupları
ve müritleri ile beraber inçzivaya çekilip yaşayan bir velinin oturduğu yer (zaviye, tekke) manasına
geliyordu.
“Yalnız tahmin edilebilir ki, havânik (hankahlar) bütün hayatlarını devamlı olarak burada geçiren kim-
selerin oturduğu yer olup, ribatlara ise, eskisi gibi muvakkat bir zaman için gelen dindar kimseler
kabul ediliyordu. Ancak bu kesin olarak iddia edilemez. Her halde bizzat Haleb şehrinde bulunan dört
ribatın hiçbir askeri tarafı kalmamış idi”.21
“Mâmafih XVI. yüz yıla kadar uzak Mağrib’de Asfi ribatının Portekizlilere karşı mücadelede askeri
bir rol oynadığını görüyorsak da, şarkta, kafirlerin artık islamiyeti tehdit etmediği memleketlerde bu
müessese asli vasfını değiştirmiş idi veya daha doğrusu daha eski ribatlarda çok revacda olan riyâzet
ve zikirler tamamıyla askeri talimlerin yerini almıştır. XII. yüz yıldan itibaren ve belki daha önce,
tasavvufun gelişmesi ve süfi tarikatlarının teşekkülü bu kışlalara yeni bir ‘’varlık sebebi” kazandırdı.
Bunlar zâviye ve tekke haline getirildi. Ribattaki bu değişme, ilk defa İran’dan başlayarak sür’atle
bütün İslâm dünyasına yayıldı”.22 Ribatların İslam dinin öğretilmesi, tanıtımı ve yayılmasına yaptığı
hizmetler bu kurumlara Müslüman halk nazarında ilahî bir misyon kazandırdı. Bu misyonel inanç
halkı kervansaraylara yaklaştırdı. Artık; “kendi imkanları ile Ribat yapmak veya onun tahkimatını
kuvvetlendirmek hayırlı bir iş sayılıyordu. Burada İslâmiyet’e hizmet etmesi için, halkı ikna ve kara-
kollara erzak te’min etmek, hattâ cihâd farzını yerine getirmek için bizzat bunlar arasına katılmak
da sevap idi. Al-Mukaddesi ribatın Filistin sahillerinde, Allah’a hizmet yolunda, diğer bir kullanılış
şeklini bildirmektedir. Bunların işaret ataşi içinde Müslüman esirler bulunan Hıristiyan gemilerinin
yaklaştığını haber veriyor ve fidye mukabilinde, bunların kurtarılması için, pazarlığa girişiliyordu.
Herkes imkân nispetinde payına düşeni vermeye çalışıyordu”.23
14