Page 8 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 8

tarih çevresi

çok önemli bir ticari işleve de sahiptirler. O da; zengin ticari emtia nakleden kervanlara hudut ci-
varlarında düşman çapullarından göçebe ve eşkıya baskınlarından koruyacak emniyetli konak yer-
leri sağlamaktır. Bundan dolayıdır ki, bu kervansaraylar müstahkem surlarla çevrilmiş ve bu surlar
üzerinde kule ve burçlar inşa edilmiş, kapıları demirden yapılmış ve bu suretle her türlü tehlikelere
karşı koyabilecek bir müdafaa tertibatıyla teçhiz edilmişlerdir. “Selçuk Türkiye’sinde cereyan ettiğini
müşahede ettiğimiz büyük ticari faaliyetlerin birinci saiki bu umumi şartların Türkiye lehinde gelişme-
si ise ikincisi, hiç şüphesiz, Selçuk devletinin güttüğünü gördüğümüz çok dikkate şayan iktisadi ve
ticari siyasetidir. Filhakika II.Kılıçarslan, I.Gıyaseddin Keyhusrev, I. İzzeddin Keykavus ve I.Alâad-
din Keykubad gibi bu devrin büyük ve geniş görüşlü sultanlarının, bu umumi şartların ehemmiyetini
tamamıyla kavrayarak, İktisadi ve ticari faaliyetleri artırmak için çeşitli vasıtalara, bir çok koruyucu
ve teşvik edici tedbirlere başvurduklarını görüyoruz. Onlar fetihlerini, ticaret yollarını emniyet altında
bulundurmak, iktisadi gayeleri ilk plâna almak suretiyle yapmış ve ona göre ayarlamışlardır.
	 Nitekim; Türk İslam Dünyasında filhakika kervansarayların vücut bulması ile ticari faaliyetler
arasında sıkı bir müvazilik göze çarpar.
	
II.Kılıçarslan zamanında siyasi gelişme ile birlikte ticari faaliyetler süratle inkişafa başlarken bununla
ahenkli olarak kervansarayların da inşa edildiği görülmektedir.
	
Sultanlara ait ilk kervansaray, II.Kılıçarslan tarafından Aksaray civarında yapılmıştır. Bu hadise bu
sultanın Aksaray şehrini kurarak burada büyük binalar, saraylar, medreseler inşa ettirmesi, oraya
Azerbaycan vesair yerlerden Müslüman halkı, gaziler, âlimler, tüccarlar getirterek yerleştirmesiyle
alakalıdır”.5 Bundan sonra ayni sebepler dolayısıyla kervansaray inşası süratle ilerler ve XIII. Asrın
ikinci yarısına kadar devam eder.
	
II. Gıyaseddin Keyhusrev zamanında hükümdarın zayıf bir şahsiyet olmasına rağmen ticari zaruretler
ve iktisadi gelişmeler dolayısıyla, babası Keykubad zamanındaki gibi kervansaray yapma geleneği
bütün hızıyla devam etmiştir.

Anadolu’da bu büyük kervanrasayların hepsinin XIII üncü asıra ait olması bu devrin iktisadi ve ticari
vaziyetinin ne kadar ehemmiyet arzettiğini göstermeğe kafidir.6 Bir kervansaray, gerçekleştirilen ticari
faaliyetin mahiyetini anlamak için kervansarayın bir gününü tasvir etmekte fayda vardır.
Sokulu Mehmed Paşa’nın Lüleburgaz’daki kervansarayı hakkında Evliya Çelebi’nin verdiği malumat
bu müesseselerde câri olan usul ve adetleri göstermek bakımından dikkate değer: “Bir bab-ı-azim içre
kal’a misal karşu karşuya 150 ocak han-i kebirdir. Haremli, develekli, ahırlı olup sadece ahuru üç bin-
den ziyade hayvan alırKapuda daima didebbanları nigehbanlık ederler. Bu del’aşa kapuda mihter-hane
çalınup kapu sedd olunur. Didebanlar vakıftan kandiller yakup dibinde yatarlar. Eğer nisfülleylede
taşradan misafir gelirse kapuyu açup içeri alırlar. Mâhazer taâm gelirler. Amma cihan yıkılsa içeriden
taşra bir âdem bırakmazlar, şart-ı vâkıf böyledir. Ta cümle misafirin kalkıkta yine mihterhâne döğülüp
herkes malından haberdar olur.

Hancılar, dellâllar gibi: “Ey ümmet-i Muhammed! malınız, canınız, atınız, donunuz tamam
mıdır?” diye rica edüp nidâ ederler. Misafirin cümlesi “Tamamdır, Hak sahib-i hayrata rahmet
eyleye” dediklerinde bevvaplar vakt-i şâfii iki dervâzeleri güşade idüp yine kapu dibinde, “ga-
fil gitmen, bisât gaip etmen, herkesi refik etmen, yürün Allah âsân getire” deyü dua ve nasihat

                                               10
   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13