Page 43 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 43

tarih çevresi

         Araplardan sonra İslam’ı kabul eden iki büyük milletten İranlılar söz konusu olduğunda, onların kadim
inançlarının ve bu inançla örülmüş hayatlarının farklılığından dolayı, onlar, İslam’ı daha çok millileştirerek
yani kendi kadim kültürlerini büyük oranda muhafaza ederek kabul etmişlerdir. Türklere gelince durum
başkadır. Türklerin, İslam’la tanışmadan önceki son dönemlerinde ağırlıklı olarak benimsedikleri “Tek Tanrı”
inancı nedeniyle, onların İslam dinini kabulü daha kolay ve büyük oranda dönüştürmeden ve dönüşerek
gerçekleşmiştir. Bununla birlikte bu dönüşme-dönüştürme sürecinde Türklerin kendilerine özgü karakterlerinin,
hayat tarzlarının, dünya görüşlerinin ve bütün bir kültürlerinin insani ve makul düzeyde olması da etkili olmuştur
ve bu yönüyle İslam ile problem yaşanmamıştır. Ve bu taraf, neredeyse değiştirilmeden dini alana adapte
edilmiştir.

         Burada konumuzla ilgisi dolayısıyla Hikayelerle ilgili bazı hususlarda bilgi vermek yerinde olacaktır.
Dede Korkut Hikayelerinde İslam’ın genel olarak toplum üzerindeki etkileri noktasında gerek Türk gerekse
batılı araştırmacılar arasında bir görüş birliği olmadığını belirmekte fayda vardır. M. Fuat Köprülü, Abdulkadir
İnan ve Muharrem Ergin, hikayelerdeki İslam etkisinin oldukça yüzeysel kaldığını ifade ederken6, Orhan Şaik
Gökyay, bu etkinin güçlü bir şekilde olduğunu iddia etmektedir7.

         XV. yüz yılın ortalarında ve Akkoyunlular döneminde yazıya geçirildiği kabul edilen hikayelerin8,
kadim Türk kültürüne ait kimi unsurlar içermesi dikkate alındığında geçmişi uzun olan bir sözlü geleneğin
ürünü olduğu aşikardır. Hz.Muhammed’e yakın bir zamanda yaşadığı kabul edilen Dede Korkut “ozan ve veli”
karakterini şahsında cem eden bir Oğuz bilgesidir. 12 farklı hikayeden oluşan kitap, olaylar, şahıslar, coğrafya
vs. göz önüne alındığında belirli bir mekan ve zaman bütünlüğünü içermektedir.

         Faruk Sümer’in, Oğuzların yaşadığı mekanın hikayelerde belirsiz olduğu düşüncesine karşı çıkan
Göyay, bunun Türkistan ve Seyhun nehrinden Trabzon, Bayburt ve Mardin’e kadar uzanan geniş bir coğrafyaya
tekabül ettiğinin artık kesinlik kazandığını belirtmektedir9. Buna karşılık Muharrem Ergin, Hikayelerde mekanın
belirsiz olduğunu, ancak bu belirsiz mekanın Türklerin kadim yurtları olan Sir Derya’nın kuzey tarafları olması
gerektiğini, hikayelerde geçen şehir isimlerinin ve genel olarak coğrafyanın, hikayenin yazıya aktarılması
esnasında uydurulduğunu belirtmektedir10.

         Mekanın belirli olup olmadığı tartışmalarına ilave olarak, hikayelerde sözü edilen Oğuz boylarının
hayatlarının göçebe olarak mı yoksa yerleşik hayat içerisinde mi geçtiği noktasında da araştırmacılar arasında
bir görüş birliği yoktur. Tartışmaları bir tarafa bırakarak şunu ifade edelim ki, Hikayeler hem göçebe hayatına
hem de yerleşik hayata dair unsurlar içermektedir. Otağların kurulması ve avcılık gibi unsurlar göçebe bir hayatı

6 Dedem Korkudun Kitabı, s. 987; Muharrem Ergin, age, s. 27.
7 Dedem Korkudun Kitabı, s. 987 vd.Hikayelerde İslami unsurun etkisi konusunda ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.Fatih M.
Şeker, age, s. 22 vd.
8 Dedem Korkudun Kitabı, s, 744, 750
9 Dedem Korkudun Kitabı, s, 749 vd.
10 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı I, s. 52

                                                               42
   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48