Page 40 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 40

tarih çevresi

ra, kafasında cihan hâkimiyeti fikri gelişen II. Mehmed’in yeni hedefi, Bizans İmparatorluğu’nun doğal
sınırlarına ulaşmaktı. Yani ilk etapta batıda Tuna’ya ve Adriyatik’e; doğuda Fırat’a, güneyde Akdeniz’e
ve Ege'ye ulaşmak; Akdeniz’i bir iç deniz haline getirmek idi. Fatih bu gayesini 30 yıllık hükümdarlığı
süresinde kısmen gerçekleştirmiş, hatta İtalya yarımadasına geçmekle aşmıştır.

         İstanbul'un fethi dünya tarihinde yeni bir çağın başlangıcı kabul edilmiştir. O tarihten itibaren
yüzyıllardır Roma'nın baskısı altında bulunan Ortodoks Patrikhanesi üzerinden Frenk (Katolik) müda-
halesi kalkmış, Ortodokslar tam bir din özgürlüğüne kavuşmuşlardır. Ortodoks kilisesinin Ermeni cemaati
üzerindeki baskısını da önleyen Fatih, Ermeni Kilisesi ile Yahudi Hahambaşılığı'nın da teşkilâtlanması-
na imkân tanımış, böylece İstanbul'u üç semavî dinin merkezi yapmak istemiştir. Venedikli tarihçi Zorzi
Dolfın'in nakline göre, "Dünyada tek bir devlet, tek bir iman, tek bir hükümdar bulunmalı, İstanbul da
dünyanın payitahtı olmalı" diyen Fatih 14, âdeta dünya devletinin temellerini atıyor gibiydi. En azından Os-
manlı padişahı, böyle demekle, İslâm’ı yaymanın ve Hıristiyan dünyasına hâkimiyetin bu şehir sayesinde
gerçekleşebileceğini ifade etmekte idi. Yüzyıllar sonra Napolyon Bonapart da aynı şeyi söylemişti. Şüphe-
siz Fatih bir cihangirdi. Ama Büyük İskender, Cengiz ve Timur’un anlayışından farklı bir cihangirlikti bu.
Çapulcu değil, kalıcı; yıkıcı değil yapıcıydı.

         İstanbul’un fethinin coğrafî keşiflerle de bağlantısı vardır. İlk keşifler Akdeniz ticaretinde rolü ol-
mayan Portekizliler tarafından, daha İstanbul'un fethinden 34 yıl önce yapılmıştı. Senegal’e kadar ilerleyen
Portekizliler çok kârlı bir ticarete başlamışlardı. Fetihten 30 yıl kadar sonra da Akdeniz’de seyrüseferler-
in güçleşmesi yüzünden Hindistan’a kadar uzanma düşüncesi doğdu. Bununla birlikte, Osmanlı Türkleri
İstanbul’u almakla Şark ticaretine darbe vurmamışlar, bilakis Venedikliler’e ticarî imtiyazlar vererek bu
ticaretin ülke ekonomisi için önemini müdrik olduklarını göstermişlerdir. Gedik Ahmed Paşa İtalya’yı
güneyinden fethe başlarken, Fatih Sultan Mehmed de muhtemelen Mısır Memluk Sultanlığı üzerine son
seferine çıkmıştı. Cihangir padişahın amacı muhtemelen Hıristiyanlığın merkezi Roma ile İslâm hilafetinin
merkezi Kahire’yi almaktı. Ancak, Fatih'in daha seferin başlangıcında hastalanıp aniden vefatı yüzünden
Müslüman ve Hıristiyan dünyalarını birleştirme teşebbüsü yarıda kalmıştır. Onun bu büyük mefkûresini
torunu Yavuz Sultan Selim ile bunun oğlu Kanunî Sultan Süleyman kısmen de olsa gerçekleştirmişlerdir.

         İstanbul’un fethinin Türk-İslâm ve dünya tarihi bakımından ortak sonucu ise, tarih boyunca süren
Hilâl-Haç mücadelesinde üstünlüğün, bir başka ifadeyle Doğu dünyasının Batı dünyasına galebesinin sem-
bolü olması ve birkaç asır kadar böyle devam etmesidir.

   14 Zorzi Dolfin, "1453 Yılında İstanbul’un Muhasara ve Zaptı" (trc. Samim Sinanoğlu-Suat Sinanoğlu), Fâtih ve İstanbul (29 Mayıs 1453),
   1/1, s.26; Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, İstanbul 1978, s. 378.

                                                 40
   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45