Page 39 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 39

tarih çevresi

den o zamana kadar kimse tarafından alınamadığı, ancak İslâm ülkesinin ortasında ayağı sabit pergel
gibi durduğu belirtilmiştir. Devamla vezirler ve âlimlerle yapılan istişare sonunda alınmasına karar
verildiği ve denizden ve karadan gerçekleştirilen 54 günlük muhasaradan sonra 20 Cemâziyelevvel
857/29 Mayıs 1453 Salı günü fethedildiği, kuşatma sırasında çok büyük taş gülleler atan büyük toplar
ile sayısız tüfekler kullanıldığı, tekfurlarını öldürüldüğü, bazı kiliselerinin camiye çevrilerek çan kule-
lerinde ezanlar okutulduğu belirtilmiştir 12.

         Cihanşah ise, zaferin Allah’tan geldiğini vurgulayarak padişahlar padişahı, hilâfetin incisi,
adaletin koruyucusu ve kahraman olarak nitelediği Osmanlı sultanına övgüler yağdırmış, gönderdiği
haberin bütün müslümanları sevince gark ettiğini, fetih mektubunun camilerin minberlerinde oku-
tulduğunu ve bundan bütün İran halkının sevince boğulduğunu ve “muradına göre yaşa!” şeklinde
tezahürat yapıldığını, bu güzel haberin Çin’in en uzak köşesine kadar ulaştığını; şehir ve kasabalarda
üç gün üç gece donanma şenlikleri yapıldığını, kapıların ve duvarların renkli kumaşlarla süslendiğini
ve dualar edildiği, bu arada devamla mektubu getiren Kemaleddin Abdüssamed Bey’e ikramlarda bu-
lunulduğu ve şahlar şahı olan Osmanlı padişahına gönderildiğini ifade etmiştir. Cihanşah mektubunun
sonunda, iki katar yükü çadır, otağ, sade altın dokumalı ipekli halı, seccade, çeşitli renklerde kumaşlar,
kılıç, hançer kemeri, mücevherli tablbaz, altın işlemeli eyer örtüsü, mücevherli aba, gümüş hokkalar
içinde padişahane eşyalardan oluşan hediyelerinin listesini vermiş ve iki devlet arasındaki haberleşm-
elerin devam etmesi temennisi ve dualarla mektubunu bitirmiştir 13.

         Doğu dünyasında İstanbul’un fethi, Batı dünyasında şaşkınlık ve korkuyla karışık tedirginlik
yaratırken, Doğu dünyasında özellikle Hicaz’da ve İran Karakoyunlu devletinde büyük şenliklerle;
güneydeki Memlük Sultanlığında ise buruk bir sevinçle karşılanmıştır.

                                                         *****

         Sonuç olarak, İstanbul’un fethiyle Osmanlı Devleti 150 yıl kadar süren kuruluş devresini
tamamlamış ve yükselme dönemine girmiştir. Birçok Bizans tarihçisine göre Fatih Sultan Mehmed
Bizans tahtının vârisi olarak bir kayzer/imparator, yani doğuya ve batıya yayılmış çok uluslu bir ci-
han devletinin hükümdarı olmuştur. Osmanlı kaynaklarında ise Ebülfeth (fethin babası) veya daha
çok Fatih unvanlarıyla anılmıştır. İmparator ve imparatorluk ifadeleri Osmanlı tarihçilerince hiç kabul
görmemiş, bu büyük cihan devleti hep Devlet-i Aliyye, Devlet-i İslâmiyye şeklinde anılmıştır. Zira Bi-
zans, içi boşalmış, köhne bir organizasyondan ibaret kalmıştı. Genç, zinde Türk düzeni ise yepyeni bir
ruh ve gelişme heyecanı taşıyordu. Gerçekten İstanbul'un fethi II. Mehmed'e cihanşümul bir hâkimiyet
düşüncesini gerçekleştirme azmi vermiş ve bu şehir kısa sürede yeni Türk-İslâm devletinin siyasî ve
kültürel merkezi olmuştur.

         İstanbul'un fethiyle Türk devletinin iki parçası birleşmiş, Anadolu'da kalıcı siyasî birlik
gerçekleşmiş ve Türkler'in dünya ile kültürel münasebetleri gelişmiştir. Bir cihan devleti olan Osmanlı
Türkiyesi’nde âdeta bir Rönesans başlamıştır. Fatih Sultan Mehmed etrafına topladığı bilgin ve sanat-
kârlara dünya tarihleri okutturup, dünya haritaları çizdirirken, Bellini gibi zamanın en iyi ressamlarını
İstanbul'a getirerek onlara sarayının duvarlarının süsletiyor, portrelerini yaptırıyordu.
Yavuz Sultan Selim’in saltanatından önce de Dârülhilâfe adıyla anılan İstanbul'un fethinden son-

12 Feridun Ahmed Bey, aynı eser, I, 244-250. Krş. Ahmet Ateş, aynı makale, s. 36-43.
13 Feridun Ahmed Bey, aynı eser, I, 248-250. Krş. Ahmet Ateş, aynı makale, s. 44-50.

                                              39
   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44