Page 34 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 34
tarih çevresi
İlk Osmanlı kuşatmaları
Bu beyliklerin en küçüğü olan Osman Oğulları, bulundukları yerin stratejik yapısını çok iyi
değerlendirerek ve istimalet siyasetini de iyi kullanarak Bizans İmparatorluğu’nun zararına gelişmeyi
sürdürmüşler ve kısa süre sonra Rumeli’ye geçmişlerdir. Trakya’da ve Balkanlar’da büyük fütuhatta bu-
lunan Osmanoğulları, Anadolu’da da Türk birliğini kurma yolunda büyük mesafe almışlardır. Osmanlı
merkeziyetçi politikasının ilk fiili temsilcisi Yıldırım Bayezid’dir. Anadolu birliğini büyük ölçüde sağlayan
bu hükümdar, ülke bütünlüğünün kalıcılığı için ülke toprakları içinde bir ur gibi duran İstanbul’un mutlaka
alınması gereğine inanıyordu. Hatta imparator tayini, Bizans’ı haraçgüzar kılma, gerektiğinde Osmanlı’ya
askeri kuvvet desteğinde bulunma şeklinde, İmparatorluk üzerinde siyasi baskı kurmuştu. İstanbul’da bir
Türk mahallesi ile cami ve mahkeme kurma teklifleri reddedilince 1391 yılından itibaren şehri muhasaraya
başladı. Zaman zaman düzenlenen Haçlı seferleriyle gevşeyen bu kuşatma, 1390’larda Anadolu Hisarı’nın
inşasıyla daha ciddi bir mahiyet kazanmış, İmparator Manuel, Batı’dan umduğu yardımı bulamayınca
Yıldırım’ın isteklerini yerine getirmek zorunda kalmıştır. Yıldırım Bayezid daha sonra birkaç defa daha
İstanbul’u kuşatmış ve abluka altına almışsa da bu defa şehri Timur kurtarmıştır. Sultan II. Mehmed’in fetih
öncesi nutkunda ifade ettiği gibi, bu engeller olmasaydı Yıldırım Bayezid İstanbul’u alacaktı3.
Fetih
Orta Asya Türk Moğol geleneğinin temsilcisi olarak ortaya çıkan Emir Timur’un bıraktığı fetret
(1402-1413) sırasında Musa Çelebi ve daha sonra II. Murad tarafından da kuşatılan şehrin çeşitli Bizans
oyunları yüzünden alınamadığı malumdur. 1451 yılında kesin cülûsundan sonra II. Mehmed için İstan-
bul’un fethi adeta hükümdarlığının şartı haline gelmişti. Zira 12-14 yaşlarında 1444-1446 yılları arasın-
daki ilk hükümdarlık döneminde Edirne’deki gelişmeler Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın babası II. Mu-
rad lehine gösterdiği faaliyetler yüzünden başarısız bir profil sergilemişti. Beş yıl süren ikinci şehzadelik
döneminde Manisa’da fütuhat ve cihangirlik fikirleriyle yetişen genç padişahın ilk işi Anadoluhisarı’nın
karşısına Rumelihisarı’nı inşa ettirmek oldu. Stratejik mevkii itibariyle Karadeniz’den gelebilecek yardım-
ları kesmeye yönelik bu faaliyetten sonra Sultan Mehmed, o kışı Edirne’de yoğun sefer hazırlıklarıyla
geçirdi. O zamana kadar emsali görülmemiş büyüklükte toplar döktürdü. Kendisini bu işten vaz geçirmek
isteyenlere, tereddüt ve muhalefette bulunanlara çok sert davranıyor; gece gündüz İstanbul’u alma rüya ve
hülyalarıyla dolup taşıyordu.
Nihayet 6 Nisan 1453 günü başlayan İstanbul muhasarası Çandarlı Halil Paşa ve mensuplarının
muhalefetine rağmen 54 gün sürdü. Bu arada fethi olumlu yönde etkileyen iki önemli olaydan söz etmek
lazımdır. Bunlardan birincisi, muhaliflere karşı Akşemseddin’in padişaha yazdığı teşvik mektubu; ikincisi
ise 21-22 Nisan gecesi Tophane ve Dolmabahçe önlerindeki gemilerin Tepebaşı sırtlarından Haliç’e yani
surların en zayıf olduğu yere indirilmesi olayıdır 4. Gerçekten Çandarlı ve taraftarlarının muhalefet ve te-
reddütlerine rağmen padişahın azim ve iradesi; Akşemseddin ve Molla Güranî gibi mürşit ve hocalarının
desteğiyle 29 Mayıs sabahı fetih gerçekleşmiş, Türkler şehre girmişlerdir. İstanbul’un fethinin Türk-İslâm
ve dünya tarihinde siyasî, askerî ve ticarî çok derin izler bıraktığı şüphesizdir. Bu büyük hadise ile Doğu
Roma İmparatorluğu tarih sahnesinden silinmiştir. Ancak Kur’ân’ın ve Hazreti Peygamber’in övgüsüne
mazhar olan İstanbul kurtulmuştur. Zira o sıralarda bu güzel belde çok kötü ve harap durumda idi. İstan-
bul’un alınmasıyla İslâm Peygamberinin müjdeli hedefi gerçekleştirilmiştir. Fetihten sonra İstanbul dört
3 Kritovulos, Târih-i Sultan Mehmed Hân-ı Sânî (trc. Karolidi), İstanbul 1328, s. 24 vd.
4 Şehabeddin Tekindağ, “İstanbul Kuşatmasında İki Olay”, Tarih Dergisi, İstanbul 1982, sayı 33, s. 1-6
34