Page 31 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 31
tarih çevresi
Manevi olay ise Akşemseddin in yazdığı teşvik mektubudur. Aslı günümüze ulaşan bu mektubunda
Akşemseddin II. Mehmed’e özetle Çandarlı ve taraftarlarının muhalefeti karşısında gevşeklik gösterme-
mesini tavsiye ediyordu. Sözü uzatmayalım, 29 Mayıs sabahı yapılan umumi hücum sonunda İstanbul
alınmıştır. Doğu Roma İmparatorluğu’nun sonunu getiren bu önemli olay, Osmanlı devletinin kuruluşunu
tamamlamış ve Anadolu’ya ve Balkanlara yayılan iki yakasını bir araya getirmiştir. Böylece hükümdar-
lığını pekiştiren Fatih, Peygamber müjdesine de mazhar olarak gücüne güç katmıştır. 30 yıllık saltanatı
boyunca yaptığı icraatlar gerek selefleri gerekse halefleri ile kıyaslanamayacak niteliktedir. Fetihten hemen
sonra Ortodoks mezhebini ihya edip himayesine alması Bizans halkının gönüllerinde de fütuhat yapmasını
sağlamıştır. Bu olayın siyasal sonucu ise Doğu Hristiyanlığı Batı’dan ayırmak olmuştur.
Fetihten sonra kendini dünyanın en büyük hükümdarı gören genç padişah, hayatı boyunca cihan-
girlik emellerini gerçekleştirmek istemiştir. Kendisine rakip olabilecek kişileri ortadan kaldırtan Fatih’in
en önemli icraatlarından birisi, öteden beri var olan fakat sadece askerî görevlerde istihdam edilen kul asıllı
vezirleri devletin en önemli mevkilerine getirmesi olmuştur. Bunların ilki de Hırvat veya Rum asıllı Mah-
mud Paşa’dır. Kul sistemini yerleştirmek istemesinin başlıca sebebi merkezî otoritesini güçlendirmek ve
taşraya da yaymaktır. Gerçekten yine bu padişah zamanında taşra valiliklerine Enderun’dan çıkma ricalin
atandığı hatırlanmalıdır. Böyle yapmasının başlıca sebebi güçlü hanedanlara mensup kişilerle uğraşmanın
zorluğu idi. II. Mehmed babası zamanında devşirme ve Türk kökenli vezirlerin nasıl birbirlerine düştükler-
ini iyi biliyordu. Veziriazamların padişahın vekili mutlak olarak olağanüstü yetkilerle donatılması da yine
bu padişah zamanında olmuştur.
Fetih sonrasında Sultan Mehmed’in, cihan hakimiyeti fikrini benimsediğini görüyoruz. Bu ide-
al Türkler için yeni değildir. İslam’dan önceki Türk hükümdarlarında, hatta yukarıda bahsedildiği gibi
büyük İskender’de ve Roma imparatorlarında da vardır. Türklerin Kızıl Elma ideolojisi, İslamiyet’in i’lâ-
yı kelimetullah davasıyla birleşince daha da güçlenmiş ve kutsal bir hüviyete bürünmüştür. Roma tahtına
oturması yüzünden kendisine Roma imparatoru diyen Bizanslılar ve Batılılar da vardı. 1466 da Trapezin-
tios gönderdiği mektupta Fatih için, “Kimse şüphe etmez ki sen Romalılar imparatorusun. İmparatorluk
merkezini hukukun elinde tutan kimse imparatordur ve Roma İmparatorluğu’nun merkezi de İstanbul’dur”
der3 . Papa II. Pius ise gönderdiği mektupta, Hristiyanlığı kabul ederse, ki fetihten sonra Sultan Mehmed
Hristiyanlığın özellikle Ortodoks mezhebiyle ilgilenmişti, dünyanın en güçlü hükümdarı haline geleceğini
söylüyordu. Bu mektup hiçbir zaman Fatih’e ulaşmamıştır. II. Mehmed fetih sonrası İslam âleminin ha-
miliğini de üstlenmek ve bunu Memlüklerin elinden almak istiyordu. Onun zamanında iki devlet arasındaki
ilişkilerin bozulduğu ve Fatih’in son seferini Mısır'a yapmak istediğim malumdur. Ancak onun bu idealini
torunu Yavuz Sultan Selim gerçekleştirecektir.
Fatih Sultan Mehmed, fetihlerini hiçbir zaman tesadüfe bırakmamış, belirli bir plan dâhilinde
yapmıştır. Belirlediği ilk hedef Bizans İmparatorluğu’nun doğal sınırlarına, yani batıda Tuna doğuda ise
Fırat nehirlerine ulaşmaktı. Bunu gerçekleştirmek için büyük dedesi Yıldırım Bayezid’in siyasetini takip
etmiştir. Yani I. Murat zamanında kurulan ve vasal devletlerden oluşan bir imparatorluk değil, merkezî
bir imparatorluk kurmak istiyordu. İstanbul’un alınması, yakın ve Doğu Avrupa’da siyasi şartları lehine
çevirmişti. Boğazlarda Türk hakimiyeti Fatih’le başlamıştır. Karadeniz ve Ege’deki Ceneviz ve Venedik
kolonilerinin ortadan kaldırılması için donanmayı güçlendirmiş ve Osmanlı deniz kuvvetlerinin gerçek ku-
rucusu olmuştur. Batıda başta Sırbistan olmak üzere birçok krallığa son vererek, doğuda ise Karamanoğlu
3 Franz Babinger’den naklen Halil İnalcık, İki Karanın Sultanı, İki Denizin Hakanı, Kayser-i Rûm Fâtih Sultan Mehemmed Han, ;İstanbul
2019, s. 228.
31