Page 26 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 26

tarih çevresi

         İstanbul’un fethi sıralarında İspanya’da siyasi birlik yoktu. Ülkede Aragon, Navara, Kastilya ve Portekiz
krallıkları ile Müslüman Benî Ahmer Devleti varlıklarını sürdürmekte idi. İspanyollar ancak XV. asrın ikinci
yarısında Aragon Kralı Ferdinand ile Kastilya kraliçesi Isabella'nın evlenmesinden sonra siyasi birliklerini
tamamlamaya başlamışlar, 1492’de Benî Ahmer Devleti’nin ortadan kaldırılmasıyla da bunu gerçekleştire-
bilmişlerdir. Ancak XV. asrın sonlarından itibaren gerek İspanya gerekse müstakil devlet olarak varlığını
sürdüren Portekiz krallığı coğrafi keşiflere başlamışlar, bu da bir süre sonra Osmanlılar aleyhine büyük
siyasi ve iktisadi sonuçlar doğurmuştur.

         Orta zamanların en büyük Avrupa devleti olan Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu Yeni Çağ
başlarında da aynı büyüklükte idi. Ancak siyasi birlikten yoksundu. Habsburg hanedanının idaresi altın-
daki imparatorlukta seçme hakkı büyük elektör dukalıkların elinde bulunuyordu. Bunların en önemlileri
Bavyera, Bohemya ve Palatina idi. Habsburglar aynı zamanda bağlı devletlerin en büyüğü olan Avusturya
Arşidukalığı'nın da hükümdarı idiler. Habsburg hanedanından I. Otto zamanında (1273-1291) toparlanan
Almanya, XIV. yüzyıl ortalarında doğuya ve güneye doğru hızla genişlemiştir. III. Friedrich (1440-1493)
1452 yılında Roma’da imparatorluk tacını giymiş, Avusturya'yı miras olarak almışsa da tembelliği ve
kararsızlığı yüzünden Almanya'da asrın en zayıf idaresini sergilenmiştir. Bu imparator zamanında Türklere
karşı bir Haçlı seferi gündeme gelmiş fakat gerçekleşmemiştir. III. Friedrich’in, dönemin papası V. Nico-
la’ya yazdığı mektuptan o dönem Avrupa’sına ışık tutan kısa bir alıntı yapmak istiyorum2 : “Mehmed,
çoktandır aramızda hüküm-ferma bulunuyor. Türk kılıcı çoktan beri başımızın üstünde asılıdır. Karad-
eniz çoktan bize kapalı ve Roma İmparatorluğu çoktan Türklerin hakimiyetindedir. Oradan Macaristan’ı
ve sonra Almanya’yı ele geçirecekler. Bu zaman esnasında biz aramızdaki düşmanlık ve anlaşmazlıkla
idâme-i hayata devam edeceğiz. İngiltere ve Fransa birbirlerine karşı silaha sarıldılar. İspanya ancak
nadir anlardadır ki huzura kavuşuyor. İtalya ise yabancı hükümetler için yapılan kavgalarla asla sulha
kavuşamayacaktır. Eğer ordu ve silahlarımızı imanımızın düşmanlarına karşı tevcih edebilse idik ne kadar
iyi olurdu. Bu vazifenin ise zât-ı mukaddeslerinden daha ziyade kalbimde yer etmiş olduğunu söyleyemem
ey mukaddes pederim.” Papa V. Nicola bu etkili mektuptan sonra Türklere karşı Haçlı Seferi girişimlerinde
bulunmuş, fakat istediği sonucu alamamıştır.

         Yeni çağ başlarında İtalya’da siyasi birlik yoktu. Ülke kuzeyde Savoie ve Milano dukalıklarına,
güneyde Napoli ve Papalık hükümetleri ile daha güçlü Venedik, Cenova ve Floransa cumhuriyetlerine
ayrılmış durumdaydı. Bu bölünmenin başlıca sebebi papalık ile Alman imparatorları arasındaki sürtüşme
idi. Bu şehir devletlerinin güçlenmesinin, Rönesans hareketinin buralarda başlamasıyla olduğu söylenebil-
ir. Bilhassa Venedik Cumhuriyeti o sırada Avrupa’nın Orta Doğu ve Asya ticaretini elinde tutuyordu. Bi-
zim kaynaklarda Ceneviz veya Cenevizli diye geçen Cenovalılar ise özellikle bankacılıkta ilerlemişlerdir.
Gerçekten Ege, Akdeniz, Karadeniz ve Kuzey Afrika kıyılarında iktisadi yönden hâkim durumdaydılar.
Daha kuruluş yıllarından itibaren her iki devlet Osmanlılarla ticari ve siyasi ilişkilerde bulunmuşlar; Cen-
evizliler, amansız rakipleri Venediklilere karşı Türklerle genelde dostluk içinde olmuşlardır. Ancak İstan-
bul’un fethi sonrası Ege ve Karadeniz’deki kolonilerini birer birer kaybetmeye başlamışlardır. Venedik
Cumhuriyeti ise Osmanlıları denizlerde uğraştıran en büyük İtalyan şehir devleti idi. İlk askeri ve siyasi
münasebetler Yıldırım ve bunun oğlu Çelebi Mehmed zamanlarında başlamış, fakat asıl büyük savaşlar
Fatih ve halefi ikinci Bayezid dönemlerinde olmuştur. 1463-1479 yılları arasında 16 yıl süren bu savaşlar
genelde Osmanlılar lehine cereyan etmiştir. İtalya’daki Rönesans hareketleriyle ilgilendiği anlaşılan Fatih

   2 Levon Panos Dabağyan, Fatih ve Fetih Olayı, İstanbul, tarihsiz, s. 135

                                                 26
   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31