Page 19 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 19

tarih çevresi

arada sırada yansımışsa da bunlara dayanarak sağlıklı bir değerlendirme yapmak olası değildir. Ancak
konu ile ilgili çok önemli gördüğümüz iki anayasa taslağı bulunmaktadır. Bu taslaklardan hareketle
komisyonda hazırlıkların ve çalışmaların hangi evrelerden geçip, nasıl sonuçlandığını ortaya koymaya
çalışacağız.

     KOMİSYONUN HAZIRLADIĞI İLK TASARI

   “Kanun-ı Esasi” başlıklı, bir mukaddeme, 11 ana bölüm ve 113 maddeden oluşan bu ilk tasarının,
sözünü ettiğimiz bu komisyon tarafından hazırlandığı anlaşılmaktadır.26 Bunu daha sonra bazı mad-
delerin düzeltilmesi veya değiştirilmesi amacıyla yapılan ekler ve derkenarlar açıkça göstermek-
tedir. Şöyle ki, 24., 47., 54., maddelerin derkenarında “komisyon” ifadesinin yer almış olması bu
görüşümüzü doğrulamaktadır.

        113 maddelik bu tasarının kimi maddelerine yapılan bu ekler ve düzeltmelerin Namık Ke-
mal’in kaleminden çıktığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki, mukaddemesinin derkenarında yer alan ifade,
Namık Kemal’e ait olup, aynı metnin hiç bir ifadesi değiştirilmeden Padişah’a ayrıca “ariza” şeklinde
sunulmuştur. Bu ifade aynen şöyledir, “Mukaddemenin en büyük mahzuru, Nizâm-ı Esâsi’yi Bâb-ı
Ali tarafından verilme bir şey suretinde göstermesidir. Bâb-ı Ali’nin nice bin yalanları üzerine neşre-
deceği ıslahata Avrupa da inanmaz, halk da kanmaz. Avrupa mülkün ıslahını sahibinden bekledi gibi
halk da Padişah’ın ihsanını kendi lisanından ister. Mukaddemenin yazılışında olan eser-i cehalet dahi
sûret-i mahsûsa da şâyan-ı dikkattir. Terakkiyât hususunda müsâvât-ı kâmile, Çıplak Mustafa’nın,28
aklen Sait Paşa’ya29 servetçe Zarifi’ye,30 rütbece Sadrazam’a müsâvi olması demek olacağından, bu
kadar bedâhate karşı bir sözle Nizâm-ı Esâsi’yi ortaoyunu tekerlemeleri suretinde göstermek ve Avru-
pa’nın bütün bütün emniyetini zail etmek tabiidir.31 Tasarı üzerindeki diğer düzeltmelerin ve değişik-
liklerin de aynı kalemden çıktığı göz önüne alındığında, maddeler üzerindeki bütün değişikliklerin
Namık Kemal’e ait olduğu ortaya çıkmaktadır.

   Birazdan sözünü edeceğimiz, ikinci tasarı olarak adlandırdığımız tasarıdan da başka, her ikisinden
de önce hazırlanmış ancak şu andaki arşiv çalışmalarında tespit edilememiş bir tasarı daha olduğu an-
laşılıyor. Şöyle ki, komisyon tarafından hazırlanan bu tasarı, Mithat Paşa tarafından özel olarak Abdül-
hamit’e takdim ediliyor. Abdülhamit de kendisine sunulan bu tasarıya istinaden, 18 Kasım 1876’da (18
Teşrin-i Sâni 1876) Mithat Paşa’ya bir tezkere yolluyor.32 Abdülhamit “… bunun ahkâm-ı şâmilesinde
usûl-ü istidâd-ı memlekete muvâfık olmayan şeyler görülmüştür…” diyerek bu tasarının bazı mad-
delerinin tadile ihtiyacı olduğunu belirtmektedir. Mithat Paşa’da iki gün sonra Mabeyn Başkâtipliğine
yazdığı tezkerede tasarının tadile ihtiyaç olan noktaları olduğunu itiraf ederek, tasarıyı Bakanlar Ku-
rulu’na görüşülmesi için verdiğini belirtmiştir. Ancak konferanstan önce de Kanun-ı Esasi’nin ilan
edilmesi gerektiğini açıklamıştır. Bu Kanun-ı Esasi tasarısı, Bakanlar Kurulu’nda görüşüldükten son-
ra Padişah’ın hak ve yetkileri sınırlama kabul etmediğinden, hilafet ve saltanatın hakkını ihlal ede-
ceğini düşünen Bakanlar Kurulu, hükümdarın hak ve yetkileri hakkında, tasarının başında yazılmış
olan maddeleri kaldırmış, yerine Tanzimat Fermanı’nda olduğu gibi bir “mukaddeme” koymuştur.
Burada ilk tasarı olarak nitelendirilen bu tasarının, bir mukaddemesi bulunmaktadır. Namık Kemal de
bu tasarının, Bakanlar Kurulu elinde güdük bir sadaret emri şekline girdiğine vâkıf olunca işin büs-
bütün kötüye gittiğini görerek, Bakanlar Kurulu’nun, tasarı üzerinde yaptığı değişikliklerin zararını

	

                                              19
   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24