Page 17 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 17

tarih çevresi

           Karay sakinleri arasında, yine “kadimlik yurtlarına eşerek” müsellem olan
Menteşe oğlu İbrahim ile onun yamağı Yusuf oğlu Osman yaşıyordu. Deftere sonradan
kaydolan iki kişi de Kargu’yu anlatırken yukarıda bahsettiğimiz Mahkeme Kâtibi
Ömer’in tımarına dâhildi.

         Karay köyü, 1455 yılında, yukarıda tanıtmaya çalıştığımız köylerin merkezi du-
rumundaydı. Hatip, imam ve diğer görevlileri olan bir camiye sahip olması onun mer-
kez olma vasfını güçlendiriyordu. Cuma ve bayram günlerinde halk burada toplanıyor,
pazar kuruluyor ve alışveriş yapılıyordu. Diğer köylerde cami yoktu65. Bölge,
1960’lara kadar bir tarım toplumu olarak ana hatlarıyla beş yüz yıl önceki hayat tarz-
larını koruyordu. Fatsa yolunun açılmasıyla birlikte, çevre köyler halkının Camiyanı
diye de adlandırdığı Karay/Kabataş canlanmaya başladı. Cuma günleri açılan sergilerin
yerine gecekondu dükkânlar yapıldı. Zaman içinde yeni binalar inşa edildi. Nihayet
1971’de -Karay merkez olmak üzere- Kürdü/Yeniceli, Eceli, Belen ve Hanut/Ardıç
köyleri birleştirilerek Kabataş adıyla bir belediye teşkilatı kuruldu. 1990 yılında Hoş-
kadem de bu belediyeye katıldı ve Kabataş ilçe statüsüne kavuşturuldu. Arazi engebeli
olduğu için dere yatağı doldurularak yeni araziler kazanıldı. Türkiye’nin diğer bölge-
lerindeki örneklerinde olduğu gibi, güzelim tabiatın içinde, daracık sokaklar ve hiçbir
estetik yanı olmayan betonarme binalar yığını biçiminde bir kasaba ortaya çıkıverdi.
Karay’ın nüfusu 1935’te altı yüz yirmi üç iken, belediye teşkilatının kurulmasından
sonra hızla arttı, 1990’da sekiz bin altı yüz altmış dokuza ulaştı66. Önceleri Hafsa-
mana/Gölköy kazasına bağlı olan Karay, daha sonra bir belde olarak 1959’da Ay-
bastı’ya bağlanmış ve 1991 yılında ise ilçe yapılmıştır (Bkz. Tablo 8’a ve b). Demek
ki, benim gibi, 1959 yılı öncesi doğumlu olup ömürleri de yeten Kabataşlılar, üç ayrı
ilçeye bağlı bir hayat sürdürmüş oluyorlar. Bu onların hayatını etkiliyordu. Çünkü ister
istemez hem idari hem ekonomik açıdan ilçe merkezine gidip gelmek zorunda idiler.
İlk ilçeleri Gölköy, Karay/Kabataş’a yirmi yedi km, ikinci ilçeleri Aybastı ise on üç
km uzaklıkta idi. Üstelik yolculuklar yaya veya at ya da eşek ile yapılıyordu67.

                                                            *

         Söz konusu sekiz defterdeki verilerden hareketle tarafımızdan hazırlanan 7-11
numaralı Tablolar, bahse konu on iki köyün 1455-1834 tarihleri arasındaki nüfus hare-
ketlerini, birleşme veya bölünme durumlarını, isim değişikliklerini bize açık seçik gös-
teriyor. Tablo 7’de, Kıran’ın 1485’te ve Taşoğlu ile Küçük Aya-Nikid köylerinin ise

uygunluğu açısından Şeyh Samit’in Gülbahçe’de olması gerektiğini değerlendiriyorum. Karşılaştır, Ye-
diyıldız 2018: 166 vd.

   651455 tahriri sırasında, bu Tahrir Defteri’nin yayımlanan nüshasının dizininden hareketle yapılan
hesaplara göre, o günkü Ordu sınırları içinde, yaklaşık yedi yüz elli köyde, toplam yirmi sekiz cami
tespit edilebiliyor. Bunların sadece on ikisinde hatip vardır. Seksen yedi imam ve elli yedi şeyh mevcut-
tur. Ancak hemen hemen her köyde bir fakı/fakih bulunmaktadır (Yediyıldız-Üstün 1992:617-688). Din
ve kültür tarihi açısından bu durumun ayrıntılı biçimde sorgulanıp incelenmesi gerekir.

  66 Özdemir 2006: 321-323.
  67 Karşılaştırınız Yediyıldız 2023.

                                           1146
   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22