Page 16 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 16

tarih çevresi

vergi vermiyorlardı61. Şeyh Ahmet’in mezarı bugüne ulaşmış olup Şeyhin ismi halk
tarafından bilinmekte ve Gedik Evliya diye anılmaktadır.

          Kargu’nun, dolayısıyla Hoşkadem mevkiinin, 1455’te, en önemli komşu köy-
lerinden bir diğeri Karay köyüdür. Karay, Hafsamana kalesi mülazımları olan Yusuf
ve oğlunun ortak tımarıydı. O zamanlar Gölköy’e bağlı olan Karay dışında üç köy daha
bunlara dirlik olarak verilmişti62. Burada on altı vergi mükellefi tarımla uğraşıyordu.
Bunlardan birinin adı, Emir oğlu Resul’dür. Köyün Emirli mahallesinin adının Re-
sul’ün babası “Emir”den gelmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

         Karay’ın diğer köylerden farkı, camisinin bulunmasıydı. Bu cami yöreye Bay-
ramlı Beyliği zamanında ilk gelen kişiler tarafından kurulmuş olmalıydı. Çünkü köyde
yaşayan on kişi “yurtlarıyla” vergiden muaflardı, bunların sekizi cami mülazımı idiler.
Hatip Mustafa Fakı’nın yetimleri olan Ali, Hacı Bayram ve Hamza camide görevli idi-
ler. Ayrıca Hüseyin oğlu Yusuf Fakih imam olarak, Mısrî oğlu Ahmet de hatip olarak
görev yapıyordu. Mehmet oğlu Pir Ahmet Fakih, hafızdı. Muhtemelen müezzin olarak
çalışıyordu. Mülazımlardan Mahmut oğlu Halil ve Halil oğlu İbrahim camiin diğer iş-
lerini yürütüyorlardı. Yontma ağaçtan yapılmış olan ve 1960’lı yıllara kadar mevcudi-
yetini koruyan bu cami, muhtemelen bu dönemden kalmış olmalıdır. Yanında bir de
değirmen mevcuttu63. Vadinin bu alanında başka bina yoktu. Eceli çayı ile değirmene
su taşıyan kanal arasında, devasa birkaç çınar ağacı altında yemyeşil çimenlik bir
adaydı sanki bu alan…

         Karay’da 1455’te bir de zaviye mevcuttu. Şeyh Samit’in çocukları Şeyh Ümmet
ve Ahmet burada zaviyedar olarak görev yapıyorlardı. Kadimlik yurtlarında çalışarak
zaviye hizmetinde bulundukları için vergi vermiyorlardı. Bugün mevcut olmayan za-
viyenin Gülbahçe mevkiinde olduğunu düşünüyorum, çünkü burada hala bir evliya me-
zarı bulunuyor. Bu zaviyeden bir şeyhin de Tahtasamanlık mahallesindeki evliya deni-
len yerdeki mezarda yattığını varsaymamız mümkündür64.

   61 Yediyıldız-Üstün 1992: 217.
   62 Bedirlü’de Musacalu, Ulubey’de Oktamış ve Mağara köyleri (Yediyıldız-Üstün1992: 196-198,
53,54, 341-342).
  63 Burada Cumhuriyet dönemindeki değirmenden bahsediyorum. Kuruluşunun hangi tarihe dayandı-
ğını bilemiyorum. 1455 Tahrir Defteri’nde gözükmüyor. Bu Deftere göre söz konusu tarihte Fidave-
rende/Aybastı bölgesinde sadece Kabalu-Hıdırlu-Çukurlu köyünde, Habsamana’da ise Gölköy köyünde
birer su değirmeni kaydedilmiştir (Yediyıldız-Üstün 1992: 181-182, 210-211). O günkü sınırları içinde
bütün Ordu’da yine bu Defter’e göre toplam kırk beş su değirmeni mevcuttu (Yediyıldız-Üstün 1992:
Dizin’de Âsiyab maddesine bkz.). Bu normal bir durum değildir. Nitekim otuz yıl sonra 1485’te yapılan
tahrir sırasında 1455’deki değirmenler dışında defter harici elli dört değirmen daha tespit edilmiş ve
vergilendirilmiştir (Yediyıldız-Üstün 2002: Dizin). Değirmenlerin bir kısmı zaviyelere aittir. 1485’teki tes-
pitlerin de değirmenlerin tamamını kapsadığını zannetmiyorum. Bu su değirmenleri ile ilgili terimler
için bkz. Demir 1997. Bu değirmenler hakkında tarihi süreç içinde onların ekonomik ve sosyal yanlarını
ortaya koyan bilimsel bir inceleme yapılması gerekmektedir.
   64 Yediyıldız-Üstün 1992: 196-197. Daha önceki bir yazımda lokalizasyon konusunda bu iki şeyhin
yerini bu tespitin tam tersi olarak değerlendirmiştim. Ancak ilk tekkelerin genellikle kuruluş yerlerinin

                                       15 13
   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21