Page 61 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 61

tarih çevresi

    Y.K.- İlkokulu ve ortaokulu sorunsuz bitirdim. Hatta ortaokul son sınıfta daha sonra dayımın eşi olacak olan Semiha
Gürbüz hocamızın desteği sayesinde takdirname alabildim. Ancak lise öğrenimim hiç de başarılı değildi. Lise ikinci sınıfta
futbola ve resme merak salmıştım. Doğrusu gençliğe ilk adımlarımızı attığımız o günlerde ilk dil yâresinin de kurbanı ol-
muştum. Karneyi sömestr tatilinin son gününe kadar babama imzalatmaya korktum. Gerçi o sene Osmaniye’nin tek lisesi
olan Özel Osmaniye Lisesi artık devlet lisesi haline dönüştürülmüştü. Ama yine de 7 zayıflı bir karneyi babama imzalatmak
zordu. Ama mecburdum. Sonunda babamın her zaman oturduğu kıraathaneye(kahvehaneye) gittim ve karneyi uzattım.
Baktı, baktı ve: “Kaç tane zayıf, böyle?” diye sordu. Ben de başım önde eğik: “7 tane” dedim. “Al bir daha say bakalım”
dedi. Baktım, en altta yazılı olan Beden Eğitimi dersi de zayıfmış. Öğretmenimiz Copo, o sene bizim beden eğitimimizi
yeterli bulmamıştı. Ama ikinci dönemde zayıf sayısını 4’e indirdim ve o yaz tatili boyunca inanılmaz bir çalışma ile sınıfımı
geçmeye muvaffak oldum.

    Liseyi bitirdiğimizde de çok başarılı bir öğrenci sayılmazdım. O yıl Üniversite sınavlarını da kazanamadım. Bir yıl
Osmaniye’nin sigara kokan üçüncü sınıf kahvehanelerinde zaman geçirdik. Bazı akşamlar Süleyman’ın bekar odasında
Kavaklıdere şaraplarının tadını deniyorduk. Kötü bir yıldı. Üstelik Osmaniye’de sanırım hiç dershane filan yoktu. Varsa
da ben bilmiyordum. Sınıf arkadaşım Yusuf Karcı’dan bir gün ödünç bir test kitabı aldım. İlk ve son defa gördüğüm test
kitabı bu oldu. Ama ikinci sene artık tıp, eczacılık filan yazmadım. O zaman 6 tercih hakkımız vardı. Ankara Hukuk,
DTCF Coğrafya Bölümü, Hacettepe Psikoloji Bölümü, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandım. Hukuk Fa-
kültesini, “sonra da bitirebilirim” diyerek İlahiyat’a kayıt yaptırdım. Bunda biraz da babamı memnun etmek düşüncesi
etkili oldu. Tabii İlahiyat’ın kantini beşinci katta değil bodrum katta olsaydı, muhteşem terası ve güzel manzarası olmasaydı
sanırım yine de kayıt yaptırmazdım.

    M.C.- Artık üniversiteye yolculuk başlıyor… Üniversiteye dair hayaliniz ne idi ne oldu?

    Y.K.- İlahiyat’ta iyi bir öğrenci olmak azminde idim. Birinci yıl birçok kitap okudum. Dersleri büyük bir ciddiyetle
takip ediyordum. Ama Arapça dersinden başarısız olmuştum. O zaman “Eylül’de gel” diyorlardı. Arapça’dan Eylül’e kal-
mam beni sarstı. Hukuk Fakültesi’nin arkasındaki eski binada bulunan Hukuk Yurdu’nda kalıyordum. Oradan ayrıldım.
Liseden sınıf arkadaşım olan Hacı Poyraz’ın kalmakta olduğu eve “4. sakin” olarak taşındım. O evde hiç kimsenin ders
çalışma şansım olamazdı. 6 ay dayanabildim ve Nisan ayında ayrıldım. Tek odalı bir yere taşındım. O yılı bu taşınma sa-
yesinde kazaya uğramadan bitirebildim. İlahiyat üçüncü sınıf benim için kritik bir yıl oldu. Üniversitelerde öğrenci olayları
başlamıştı. Biz de Adana’nın sıcak ikliminin verdiği hareketlilik ile bir şekilde kendimizi o olayların içerisinde bulduk.
Üçüncü sınıftaydık, artık Eylül’e kalan ders sayım da üç olmuştu. Ama yine kendimi toparlayıp iyi bir çalışma ile içerisinde
Arapça dersi de bulunan bu üç dersi halledebildim. Bu çabama destek veren araştırma görevlimiz, Sayın Hocam Prof. Dr.
Mustafa Fayda’nın değerli yardımını ve Rahmetli Yusuf Uralgiray hocamın çalışkanlığını hiçbir zaman unutmayacağım.
Bir de Allah uzun ömürler versin Necati Öner hocamı.

    Son sınıfta derslere çok fazla devam edemedim. 12 Mart 1971 darbesi sırasında öğrenci yurtları anarşinin odağı olarak
damgalanmıştı. Bu yüzden diğer yurtlarla birlikte bizim kalmakta olduğumuz Mamak Konservatuvarı arkasındaki Atatürk
Öğrenci Sitesi de kapatıldı. Valizlerimizi alıp çıktık. Daha doğrusu asker zoruyla çıkarıldık. Çoğumuz özel şehir yurtlarında
kendi imkanlarımızla yer bulduk. Ben de Bahçelievler’de bulunan Özel Trabzon Yurdu’na yerleştim. Burası 20-30 kişinin
kaldığı küçük bir yurt idi.

    O yıl Adanaspor ve Trabzonspor şampiyonluk yarışı yapmışlardı. Hangisi kazanırsa birinci lige o çıkacaktı. Maçın so-
nuna doğru Adanaspor bir gol attı. Ben birden “maçı Trabzonyurdu’nda izlediğimizi” unutup sevinç çığlığı atmışım. “Uşak-
lar” beni uyardılar: “Golü Adana attı daaa!”. Ben de, “Biliyorum, ben Adanalıyım” dedim. Neyse ki o günü tek parça
olarak tamamlamamız kısmet oldu!

    Ankara İlahiyat’ın çok büyük bir kütüphanesi varmış. Ben bu kütüphaneye son sınıfta lisans tezimi hazırlarken ilk
defa girdim. Rahmetli Prof. Dr. Salih Akdemir bizden iki yıl sonra idi. Daha sonraki her girişimde Salih’i orada gördüm.
Sanki kütüphane memuru idi veya kütüphanenin demirbaş eşyalarından birisi idi.

    Tez Hocam Prof. Dr. Hüseyin Gazi Yurdaydın idi. “1908 Sonrası Düşünce Akımları ve Atatürkçülük” adlı tezimi ha-
zırlamak için epeyce kitap okudum. Yusuf Hikmet Bayur’un kitabının III. cildi ana kaynağım idi. İşte bu tez hayatımın

                                                               59
   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66