Page 52 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 52

tarih çevresi

başka ismi olup olmadığı (nâm-ı diğer) ve ekonomik durumu, nüfusu, dinî kimliği, hatta etnik kimliği konularında bize
sağlam bilgi veriyor olmasıdır. Milliyet kavramının önem taşımadığı bir dönemde hazırlanmış olan bu defterler bize XVI.
yüzyıldaki dinî ve etnik yapıyı gerçeğe en yakın şekilde yansıttığından bilim adamları şüphe duymamaktadırlar.

          Biz burada 1564-1568 yılları arasındaki Diyarbekir sancağı yer adlarının bir poz resmini yansıtacağız. Elimizdeki
Tahrir Defteri’nden sonra yeni bir tahrir defteri tutulmamış olduğundan yer adlarındaki değişmelerin tespiti için böyle
kıymetli bir kaynak dizisinden mahrum olmaktayız. Bu yüzden 1790- 1840 dönemine ait bilgiler için İbrahim Yılmazçe-
lik’in eserinden belirli ölçüde yararlanacağız. XVII. ve XVIII. yüzyıla ait Vakıf Hurufât Defterleri, Tevzi‘ Defterleri, Ahkâm
Defterleri, Kadı Sicilleri gibi arşiv kaynakları varsa da bunlardan hiç birisi Tahrir Defterleri’nde olduğu gibi sancağın
bütün köy ve mezralarını bütün olarak içermez. Köyün adı, bir tayin veya bir dava sebebiyle geçmekte olduğundan, bazı
köylerden hiç söz edilmemiş olması mümkündür. Ayrıca tahrir kayıtlarında köyde yaşayan erkek nüfus baba adlarıyla bir-
likte kayıtlı olduğundan köyün büyüklüğünü, dinî ve etnik kimliğini tanıma imkânımız olduğu halde diğer kaynaklarda
böyle bir şansımız bulunmamaktadır.

          Araştırma metodu olarak sondaj metodu yerine, sancaktaki bütün yer adlarını değerlendirmeye almayı tercih
ettik. Bu değerlendirme, önce tek tek nahiye bazında yapılıp daha sonra sancak bazında da yapılabilirdi. Bu bizim için,
nahiyeler arasında oranlarda önemli bir sapma olup olmadığını göstermesi bakımından önemli olabilirdi. Örnek olarak
konar-göçer cemaat ve oymakların daha çok görüldüğü sancağın kuzey-doğu sınırında dağlık kesimde yer alan Pusiyan,
Zeylan ve Pöçiyan nahiyelerinde bulunan köy ve mezraa adlarında tespit edilebilecek bir sapma bu konar-göçer cemaatlerin
kimliği konusunu gündeme getirebilecekti. XVI. yüzyılda Diyarbakır ve Mardin gibi şehirlerdeki Müslim halk ile taşralarda
yaşayan ve konar-göçer hayat sürdüren halkın sadece yaşam tarzları değil aldıkları isimler ve sıfatlar bile belirli farklılık
yansıtmaktaydı2.

          İncelememiz sırasında isimleri Türkçe ve Türkçe olmayan yer isimleri olarak sınıflandırdık. Bunu yaparken Kale,
Hüseyin Virânı, Şâkir gibi bugünkü Türkçemizde de kullanılan isimleri Türkçe sayıp- saymamak konusunda tereddüt ya-
şadık. Sonunda, Ağca Kale, Ak Meşhed, İsa Pınarı gibi Türkçe bir ek alan isimleri Türkçe kabul ettik. Bazı isimler ise
belki bizim bilgimizin yetersizliğinden, belki de siyâkat yazısının çoğu zaman noktasız yazılmış olmasından dolayı bir
anlam ifade etmedi.

          Bütün köy ve mezraa isimleri 1/100.000 ölçekli haritadan karşılaştırıldı. Bu yapılırken Cumhuriyet döneminde
bölgedeki köy adları %80 gibi büyük bir ölçüde değiştirilmiş olduğundan köylerin eski adları bulunarak haritadan bu eski
adlar tespit edilmeye çalışıldı. Köy adlarının lokalizasyonunda en başarılı olunan nahiye Garbî Amid iken, en başarısız

2 Diyarbakır ve Mardin şehir merkezlerinde yaşayan halk daha çok İslâmî kökenli isimler almakta ve isimlerin başında
hacı, el-hâcc, hoca, seydi, seyyid gibi sıfatlar daha çok görülmektedir. Köylerde ve konar-göçer cemaatlerde ise Reşo,
Memo, Hamo gibi kısaltılmış isimler daha sık rastlamaktayız.

                                                               50
   47   48   49   50   51   52   53   54   55   56   57