Page 38 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 38
tarih çevresi
miş olan senelik gelirleri 20.000 akçaya kadar olan dirliklerdir14. Timar sahibi kişiye ehl-i timar veya timarlı
sipahi denilmektedir. Devletin ulûfeli askeri olan sipahi askeri, tıpkı yaya askeri olan yeniçeriler gibi, üç
ayda bir ulûfe denilen maaş almakta iken timarlı sipahi maaşa karşılık belli bir köyün veya mezra’anın ge-
lirini almaktadır. Timarlı sipahi aslında o köyün veya mezra’anın sahibi değil hizmet karşılığı kiracısı duru-
mundadır.
Timar veriliş şekline göre tezkireli timar ve tezkiresiz timar olarak ikiye ayrılır. Geliri düşük olup
beylerbeyi beratıyla verilen timarlara tezkiresiz timar, geliri yüksek olup tayini beylerbeyi tezkiresi ile divan-
ı hümayunca gerçekleştirilen timarlara tezkireli timar denilir. Her sancağın geliri farklı olduğundan tezkireli
veya tezkiresiz timarlar için belirlenmiş rakam de birbirinden farklıdır. Mesela Rumeli, Budin, Bosna, Ta-
meşvar gibi eyaletlerde tezkireli timarlar 6.000 akça ve daha fazla geliri olan timarlardır. 5.999 akça geliri
olan timar tezkiresiz timar sayılır. Anadolu beylerbeyiliğinde ise tezkireli timar 5.000 akça ve daha fazla
geliri olan timardır.
Ze’âmetler gibi timarların da bölünme kabul etmeyen kılıç timar diye adlandırılan çekirdek kısmı
vardır. Bir garip yiğit savaşta yararlık gösterse kendisine timar verilecek olsa ibtida timarı denilen kılıç
timarla ödüllendirilir. Bundan sonra yararlık gösterdikçe bu timarına terakki diye adlandırılan yeni gelir kay-
nakları ilave edilir. Bu kişi öldüğünde tercihan en büyük oğluna timarı tevcih edilir. Ancak verilen timar ba-
basının sahip olduğu timarın bütün geliri olmayıp kılıç timar denilen akçalık çekirdek kısmıdır. İbtidâdan
timar verilmesinin kanunu 10- 20.000 akça arsı bir timara tasarruf eden kişi şehid olsa iki nefer yarar oğul-
larından birine 4.000 ve diğerine 3.000 akçalık timar verilmesi şeklindedir15. Bunu emekli olan 1. derece
bir memurun yerine 9. derece yeni bir memurun alınmasına benzetebiliriz. Ölen timarlı sipahinin oğlu çocuk
yaşta ise veya oğlu yoksa karısı o timarla ilgili mükellefiyetleri yerine getirmek şartıyla kocasının timarını
alabilirdi. Bunun örneklerini daha çok Rumeli’deki topraklarda görmekteyiz.
Osmanlı timarlarının büyük çoğunluğunu sahibinin bizzat sefere katılmak ve timarı başında bulun-
makla yükümlü olduğu sıradan Osmanlı timarları teşkil ediyordu. Devletin makbul gördüğü ve yaygınlaş-
tırmaya çalıştığı timarlar işte bu çeşit timarlardı. Kendisine “sâhib-i arz” denilen timarlı sipahi öşrünü
toplamak selahiyetine sahip olduğu bu toprakların gerçek anlamda sahibi değil bir tür kiracısı durumundaydı.
Timarlı sipahi bu toprakları doğrudan ekip biçmek yerine reayaya bu toprakları resm-i tapu karşılığı kiralar
ve elde edilen ürünün öşür gelirini toplardı. Öşürün alınmasında reayaya angarya teklif edilmesi hoş görül-
mezdi. Timarlı sipahi timarında yaşayan insanları kendi nam ve hesabına ücretsiz çalıştıran, gerektiğinde
onları yargılayan bir derebeyi değildi16. Reayanın sorumluluğu sipahiye ait öşür karşılığı ürünü anbara ilet-
mek veya en yakın pazara götürmek olarak belirlenmişti. Sipahi bir günlük yoldan daha uzağa ürününü ta-
14 Barkan, “Timar”, s. 806.
15 Ahmed Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri, c.IV, İstanbul 1992. Buradaki kanun, 1530 yılında
Rumeli Beylerbeyisi Behram Paşa’ya verilen ve timarların nasıl tevcih edilmesi gerektiğini açıklayan bir fermandan
alınmıştır. Aynı fermana göre 50.00 ile 100.000 akçalık bir dirliğe sahip olan subaşı seferde ölse yarar üç oğlundan her
birine sırasıyla 8.000, 7.000 ve 6.000 akçalık başlangıç timarları verilirdi. Subaşı veya timarlı sipahi evinde ölecek olsa
uygulama değişirdi. Aynı konuda ayrıca bkz.: Douglas A. Howard, “Ottoman Administration and The Tîmâr System:
Sûret-i Kânûnnâme-i Osmânî Berây-ı Tîmâr Dâden”, Journal of Turkısh Studies (Türklük Bilgisi Araştırmaları), Ab-
dülbaki Gölpınarlı Hatıra Sayısı, II, c. 20 (1996), s. 93. Doglas burada timar verilmesinin kanunlarını 14 ayrı el yazmasını
inceleyerek yayınlamıştır (s. 57).
16 Ömer Lutfi Barkan, “Türkiye’de ‘Servaj’ Var mıydı”, Türkiyede Toprak Meselesi, s. 720.
36