Page 29 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 29

tarih çevresi

saltanatının son yıllarında Tophane yakınlarında bir kereste ve bakır levha fabrikası inşa etmişti. To-
phane’ye bağlı Top Döküm Fabrikası ve Dolmabahçe Tüfek Fabrikası ilk kez hayvan gücü yerine buhar
gücünden yararlanabilecek modern üretim tekniği ile donatılmış ve endüstri devriminin modern üretim
tekniği olan buhar gücü, ülkemizde de uygulanmaya başlanmıştır.30 Tanzimat dönemi öncesi sanayii
teşebbüslerine baktığımızda özel sektör sanayi kuruluşlarının küçük el zanaatları biçiminde olduğunu,
devlet sektörüne bağlı endüstri kuruluşlarının da hemen tamamının askeri amaçlı ve savunma işlerine
yönelik olduğunu görmekteyiz. Bu ilk sanayi atılımları, Avrupa Endüstri devriminin, bakımdan III.
Selim ve II. Mahmud tarafından kurulan bu üretim birimleri kendilerinden sonrakiler için çekirdek
oluşturmuş bulunmaktadır.

    Osmanlı İmparatorluğu’nda küçük el sanatlarına dayalı, geçimlik, küçük ölçekli sanayiiden, fabri-
kalı seri üretime geçiş XIX. yüzyılda başlamıştır. Tanzimat dönemi ise bu alanda en belirgin adımların
atıldığı tarihsel evre olarak göze çarpmaktadır. Tanzimat Fermanı’nda sanayii ile ilgili hükümler yer
almamış olmasına karşın, bu dönemde devlet adamlarının ekonominin ne kadar önemli olduğunun
farkına vardıkları ve sanayii alanında köklü diyebileceğimiz adımlar attıkları görülmektedir.

     Tanzimat Dönemi devlet adamları başta Mustafa Reşid Paşa olmak üzere bu amaçla ‘sanayii
güçlendirme operasyonu’ diyebileceğimiz bir dizi çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmaları iki döneme
ayırarak ele almak mümkündür; 1840–60 yılları arasındaki yaklaşık 20 yıllık devletçi politikaların
ağır bastığı birinci dönem ve 1860–76 yılları arasındaki özel sektör oluşturma çabalarının uygulamaya
konduğu ikinci dönem.31

    1840–1860 yılları, sanayileşmede devletin öncülüğünün benimsendiği bir devre olmuştur. Bunda
hiç kuşkusuz özel girişim erbabının bulunmamasının ve aynı zamanda İstanbul’da ya da Osmanlı
kamuoyunda böyle bir tartışmanın ya da düşüncenin doğmamış olmasının rolü bulunmaktadır. Yani bu
yönde bir politikanın uygulanması, bilinçli ekonomik bir tercihin sonucu olmaktan çok, Avrupa’daki
gelişmelerin etkileri ve bundan etkilenen Osmanlı yüksek bürokrasisinin, artık bu konuda bir şeyler
yapılması gerektiğinin farkına varmış bulunmalarıdır. Adam Smith’in liberal ekonomisi ya da himaye-
ci politikaların tartışılması sonucunda varılan düşünsel ideolojik bir tercih değildir. Böyle entelektüel
bir tartışma ve bilinçlenme 1860’lı yıllar sonrası için sözü edilebilir bir olgu haline gelmiştir.32 1860
sonrası ise farklı gelişmelere sahne olur. Tanzimat’ın yetiştirdiği yeni aydınlar grubu, artık ekonomi
ve sanayiinin toplumların hayatındaki rolü üzerine düşünmeye, Avrupa’da cereyan eden tartışmaları
izlemeye ve bunlardan Osmanlı İmparatorluğu için sonuçlar çıkarmaya ve çözüm önerileri üretm-
eye başlarlar. Örneğin, İbrahim Şinasi (1824-1871) Avrupa’yı tanıyan bir aydın olarak, 1862 yılında
çıkarmaya başladığı Tasvir-i Efkâr gazetesi ile akıl, kanun ve devletin görevleri üzerine yeni fikirler
ileri sürer. Ekonomik görüşleri özel teşebbüsten yanadır. Şinasi’ye göre nasıl doğayı etkileyen kanun-
lar varsa, ekonomiyi etkileyen kanunlar da bulunmaktadır.33 1865’ten sonra Namık Kemal ve Ziya
Paşa öncülüğünde doğan muhalefet hareketi Yeni Osmanlılar Cemiyeti de konuyu tartışır. Namık Ke-
mal serbesti-i ticareti savunur. Özel girişimciliğin ve özel şirketlerin bulunmamasını Osmanlının geri
kalmasının en önemli nedenleri arasında sayar.34 Tanzimat sonrası kurulan yeni okullardan Mekteb-i
Mülkiye, yeni iktisadi düşüncelerin ortaya konulduğu bir düşünce merkezi olarak işlev görür. Burada
iktisat dersleri veren Sakızlı Ohannes Paşa, Mebâdi-i İlm-i Servet-i Milel (Adam Smith’in Ulusların
Zenginliği adlı eserinden etkilenmiştir) isimli eserinde servetin istihsâli (üretimi), tedavülü (dolaşımı),

                                              29
   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34