Page 75 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 75

tarih çevresi

anlaşılıyor ki, gelmesini çok arzu ediyor ve bu konuda ısrarcı oluyor. Mektubun
bağlamından babasının daha önceleri Amasya’ya gelmiş olduğu, hocasını ve
arkadaşlarını tanıdığı anlaşılıyor. Hatta hocasına bir keser ve girebi26 sözü
vermiştir. Mustafa Asım onları da getirmesini rica ediyor. Hocaya daha önce
de hediyeler götürmüş olmalıdır ki, “girebinin bileziğini daha büyücek
yapmasını” hatırlatıyor. Bu ifade ayrıca, babası Mehmet Ağa’nın belki meslek
olarak değil ama evinde özel olarak demircilik işleriyle de uğraşmış olabileceği
ihtimalini ortaya koyuyor27.
Mustafa Asım, babası ile daha önce konuştukları, fakat mektupta ne olduğu
anlaşılmayan bir konuda şimdilik harekete geçmediğini ve hala bu konuyu
saklı tuttuğunu belirtiyor. Nihayet medrese arkadaşı ve hemşerisi Aybastılı
Tahir Hocazade Süleyman Efendi28 ile hocası ve bütün arkadaşlarının kendisini
beklediklerini ve selam söylediklerini bildirerek mektubuna son veriyor.

       Mektubun içeriği özetle bundan ibarettir. Doğum yeri olan Aybastı’dan
iki yüz kilometre uzaklıkta Amasya’da medresede okuyan ve icazet alacak olan
bir talebenin içinde bulunduğu durumu ve diploma töreni heyecanını çok güzel
anlatıyor bu mektup. Ancak o günün yazışma usul ve adabını, kültürel havasını,
böyle bir ortamdaki bir talebenin ruh halini ve duygularını daha iyi sezebilmek
için mektubun ekteki özgün halini veya çevriyazısını, en azından bugünkü
Türkçeye uyarlanmış biçimini okumak gerekir.

       O. F. Olcay, Hatıratı’nda (2009), Amasya medreseleri ve talebelerin
sosyal hayatı hakkında gözleme dayalı ayrıntılı bilgiler veriyor. II. Mahmut’tan
sonra açılmaya başlanan modern mektepleri bitirdikten sonra, Amasya’da
Mehmet Paşa Medresesinde de tahsil görmüş olan Olcay’a göre, Amasya’nın
bütün medreselerinde ders programları hemen hemen aynı olup değişmiyordu.
Bu medreselerde öğretim Arapça dilbilgisi ile başlıyordu.29 Bundan sonra
yüksek tedrisata geçiliyordu. Olcay’ın gözlemlerine göre bunlar arasında

          26Karadeniz bölgesinde, küçük otsu bitkileri kesmeye yarayan ucu kanca gibi
bir çeşit küçük baltaya verilen yerel bir isimdir.

          27 Mustafa Asım’ın amcasının oğlu yoktur, sadece tek kızı vardır. Bu kıza
komşu köyden bir delikanlı iç güveyi olarak gelmiştir. Ve aile arazilerinin yarısı
onların elindedir. Ben çocukluğumda bu ailenin torunlarının evinde körük
bulunduğunu ve ufak tefek demir ve bakırcılık işleri yapıldığını hatırlıyorum. Bu
aileye üstelik “kazancıgil” deniliyordu. Mehmet Ağa, demircilik işleri konusunda bu
ailenin teşkilatından (körük, örs, çekiç) da yararlanıyor olabileceği gibi aynı teşkilattan
kendi evinde de olabilir.

          28 Aybastılı Tahir Hocazade Süleyman Efendi de Mustafa Asım ile icazet
alacak talebeler arasındadır. Arşivimizde ona ait bir mektup müsveddesi vardır (YA-
MAY-K8-235). O da bu icazet töreninin sıkıntısı içindedir. Mektubu yörenin ileri
gelenlerinden Mesut Efendi’nin kardeşine yazmıştır. Memleketin fakirlerinden
olduğunu, icazet töreni yapılacağını, paraya ihtiyacı olduğunu bildiriyor. Bunun için
verimli arazi, meyveli meyvesiz ağaçlar ve binalar gibi bütün malvarlığını satın
almalarını, bu olmaz ise mümbit arazilerini “bey’ü bi’l-vefa” usulüyle –yani bedeli
iade edildiğinde geri alınmak üzere- satın almalarını rica ediyor.. Eğer bu yollardan
hiç biri mümkün değilse, kendisine himmet buyurmalarını ve icazet masrafı için
gerekli olan altı lirayı bir şekilde temin etmelerini istirham ediyor.

          29 Bu derslere Sarf ve Nahiv deniliyor. Okutulan kitaplar: Emsile, Bina,
Maksut, İzzî, Merah, Avamil, İzhar ve Mollla Cami’dir.

                                  810
   70   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80