Page 53 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 53

tarih çevresi

tan sonra Çarşamba’ya gelir30. Orada ilim ve irfan sahibi zatlarla sohbet eder,
dostluklar kurar. Jandarma bölük kumandanı, İstanbul medreselerinden me-
zun birisidir. Sohbetleri sırasında babamın iyi bir ilim adamı olduğu kanaatine
varır. Babamı makama çağırarak esnayı sohbette nereden gelip nereye gittiği-
ni sorar. O da, Aybastı’da kendisine zulüm ve tahakkümde bulunan Nahiye
Müdürünün şerrinden kurtulmak için İstanbul’a gitmek üzere hareket ettiğini
yolda eşkıyalarla karşılaştığını, soyulup yaralandığını anlatır (bu yaralanma
hâdisesi dolayısıyla yazdığı şikâyet dilekçelerinin müsveddeleri halâ kitapla-
rının arasında durmaktadır)”. “Bu acı hâli dinleyen binbaşı, babama hiçbir ye-
re gitmemesini, Çarşamba’da resmen muallimlik görevi almak üzere müra-
caat etmesini ve bu konuda kendisinin de yardımcı olacağını söyler. Ve ilâve-
ten de, ‘hocam, Aybastı-İstanbul arasında dolaşırken bir kenarda seni öldürür-
ler’ der. Bunun üzerine babam müracaat eder. Çarşamba’da görev alır ve ora-
da kalır”.

          Senai Yediyıldız’ın bahsettiği belgeye göre, Mustafa Asım, hastane-
den çıktıktan sonra yolunu kesen, eşyalarını gasp eden ve kendisini yaralayan
zanlıları Çarşamba’da mahkemeye vermiştir. Fakat 18 Temmuz 1918’de
mahkemeden men‘-i muhakeme kararı çıkmıştır. Buna itiraz etmiş ve yeniden
tahkikat talebinde bulunmuştur. Zanlının Amasyalı Ömer oğlu Hulusi ve suç
ortağının Çarşamba jandarmalarından Kırşehirli Hasan olduğunu, gasp edilen
gümüş saatinin söz konusu Hasan’da bulunduğunu iddia etmekte ve bunu şa-
hitlerle ispatlayabileceğini bildirmektedir (YA-MAY-K2-023). Devir öyle bir
devir ki, jandarma eşkıya ile birlikte yol kesmekte, insan soymaktadır… Mus-
tafa Asım’ın Aybastı’dan Nahiye Müdürü’nün şerrinden ayrılmış bulunması
ve sonra başına gelen olaylar, ülkenin ne hale gelmiş olduğunu açıkça gös-
termektedir.

          Çarşamba’da muallimliğe başlayan Mustafa Asım burada kendine bir
yer ve çevre edinir. Kütüphanesini yeniden oluşturmaya başlar. İstanbul’daki
kitaplardan umudunu kesmiş olmalı ki, sürekli olarak parasıyla kitap sipariş-
lerinde bulunur. Böylece üçüncü kez kütüphane kurmaya gayret eder. Sefer-
berlikten sonra yaz aylarını Hoşkadem’de ve Eceli Obası’nda, kış aylarını da
Çarşamba’da geçirir. Ama yollar çok kötüdür. Bir zaman sonra, muhtemelen
1930 yılından itibaren, Çarşamba’dan tamamen vazgeçer, 1945 yılında
Hakk’a yürüyüşüne kadar Aybastı’da kalır. Bu dönemini oğlu Hatırat’ında
şöyle anlatır:

          “Dersiâm müderrisi unvanını kazanıp ders okutmaya başladıktan sonra
babam, kendi doğup büyüdüğü yöreleri düşünmeye başlar. Memleketine
umumî bir hizmette bulunmak ister. O dönemde babama göre Aybastı’nın en
büyük ihtiyacı Fatsa’dan Reşadiye’ye uzanacak bir yoldur. Bu hususta teşeb-
büse geçer.
O zamanlarda Aybastı halkı, Yakacık’tan ve Elbey’in Kalınçorak ormanından
geçmek, Sayaca’nın Fırışlık yokuşu denilen rampadan şimdiki Ça-
tak/Çatalpınar pazarına inmek ve oradan şimdiki güzergâhını takip etmek su-

          30 Bu yolculuk esnasında Mustafa Asım’ın Çarşamba’nın güneyinde, Yeşi-
lırmak üzerinde Sofualan köyünde kalmış olması ihtimali vardır (YA-MAY-K6-108,
122).

                                 57
   48   49   50   51   52   53   54   55   56   57   58