Page 70 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 70
tarih çevresi
leriyle beslenebilirken, denizden uzak yörelerde yaşayanlar böyle bir besin
bulamıyorlar. İşçiler ve zanaatkârlar perhiz döneminde de günde üç öğün
yemek yiyorlar, ama et, balık, yumurta, peynir gibi yiyeceklerden kaçınıyor-
lar. Genel perhiz dönemi dışında bütün yıl boyunca cumartesi ve pazar günü
perhiz yapmıyorlar. İsa Peygamber’in Yudas’ın ihanetine uğraması anısına
çarşamba günleri ve İsa’nın çektiği acılar anısına Cuma günleri onlar da
perhiz yapıyorlar.” (Gerlach (b), 2007: 736).
1597 yılında Linz’de Latince olarak yayımlanan Baron Wenceslaw Wratislaw’ın anıları, XVI. yüzyılın
sonunda Osmanlı İmparatorluğunda devlet düzeni, toplum yaşamı, Türk-Alman ilişkileri üstüne
yazılmış çok ilginç tarihsel belgelerden biridir.
1591 yılında Alman Avusturya İmparatoru II. Rudolf, Türklerle barışı 8 yıl daha uzatmak ve
yükümlü olduğu yıllık vergiyi ödemek üzere Viyana’dan İstanbul’a olağanüstü bir elçilik heyeti
gönderir. Anıların yazarı Wratislaw, bu elçilik heyetinin en genç üyesidir. Tuna Nehri’nden başlayan,
sonra karadan devam eden uzun bir yolculuktan sonra İstanbul’a varırlar, Çemberlitaş’taki Elçilik
Konağı’na yerleşirler. Genç Wratislaw çok iyi bir gözlemcidir, ayrıntılara dikkat eder. Başkentin
görülmeye değer yerlerini, anıtlarını ziyaret ederler, sarayda yemek yerler, Galata’nın renkli Hıristiyan
dünyasını keşfederler. Padişah’ın atlarından sokakta halkın beslediği kedilere, köpeklere, atmacalara,
Avrat Pazarı’nda satılan insanlardan, Türklerin kadın-erkek ilişkilerine, evlenme törenlerine değin ilg-
ilenmediği konu yoktur (Baron Wratislaw’ın Anıları, 1996: 2).
Küçükçekmece kasabasına gelen Wratislaw, burada konakladığı günlerde balıkçıların birtakım
büyük ağlarla balık tuttuklarını görmüştür. Balıkçılar, bolca tuttukları çok lezzetli balıkları seyyah
ve ekibine satmışlardır (Baron Wratislaw’ın Anıları, 1996: 44). İstanbul merkezine gelen Wratislaw,
kıyılarının türlü türlü balıklarla dolu olduğunu ifade etmiş ve şu bilgilere yer vermiştir:
“Bu balıklar sürüler halinde, mevsimine ve balıkların çeşidine göre, kâh Bos-
for (Boğaz) yoluyla Karadeniz’den Marmara’ya ordan da Ege Denizi’ne ve
Akdeniz’e gitmekte, kâh buralardan gelerek Karadeniz’e geçmektedir. İşte bu
geliş ve geçiş sırasında balıkçılar, büyük ve küçük ağlarla çok miktarda balık
70