Page 72 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 72
tarih çevresi
“Ege Adalarından Milos Adası: Perhiz günlerinde nefıs balıklardan, deniz-
kestanelerinden ve güzel istiridyelerden yoksun kalınmaz; ama kızıl istiridye
adı verilen, çok sert ve fazla tuzlu olur; karidesleri çok nefistir.” (Tournefort,
2008: 141).
“Ege Adalarından Naksos’ta balıkçılık, gümrük ve kentin tuzlaları sadece 800
ekü karşılığında mültezime verilir; burada bir ekü’ye on iki-on beş ölçü tuz
verilir; ve her ölçü, yüz yirmi Fransız libresi çeker.” (Tournefort, 2008: 166).
“Ege Adalarından Amorgos adasında odun bulunmaz; yakacak olarak sa-
dece sakız ağacı ve servi yapraklı sedir ağacı kullanılır, ama alevler de bun-
ları anında tüketir. Rumlar bu sedir ağacından balık avlamak için üç dişli
bir çatal zıpkın yaparak yararlanırlar. Sedir parçalarını ince ince kıyıp bir
kayığın burnunda mangalın üzerine dizerler ve geceleyin balıkları ışığa çek-
mek için yakarlar; mızrak atar gibi kullanılan üç dişli zıpkınla balıklar vuru-
lur.” (Tournefort, 2008: 182).
Ulrich Jasper Seetzen, “İstanbul Günlükleri 12 Aralık 1802-22 Hazziran 1803” adlı eserinde,
balık pazarının olduğu mahale ve balıkçılara dair birtakım bilgiler vermiştir. Gözlemlerini şu şekilde
aktarmıştır:
“Haliç’in çok yakınındaki bir yerdeki balok-basar (balık pazarı) dolayların-
da uzun sıralar halinde dizili bazıları suyun içine gömülü kazıkların üstüne
inşa edilmiş barakalar gördük. Bu barakalarda çok miktarda tütün her çeşit
meyve örneğin elma, armut, mürdüm eriği, portakal, limon, mandalina, turunç
gibi narenciye, kuru üzüm, kuş üzümü, bezelye, nohut, kuru fasulye, mercimek,
darı, kuru soğan, arpacık soğanı, arpa gibi tarım ürünleri ve ayrıca değişik
türden inşaat kerestesi de satılmaktadır.” (Seetzen, 2017: 131).
“Galata’nın bu bölgesinde aşırı bir hareketlilik vardı ve biz bazı yerlerde ade-
ta insanları itekleyerek kendimize yol açmak zorunda kaldık. Balıkçılar bize
balıklarını satmaya çalışıyorlar, kollarında sepetleri ile sokaklardan geçen
satıcılar elma kestane portakal mandalina ve kurabiye gibi çeşitli mallarına
müşteri bulmak için yüksek sesle bağırıyorlardı. Yollar çok dardı ve kıyının
yakınlarında nem oranı çok yüksekti.”(Seetzen, 2017: 34).
SONUÇ
Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde İstanbul’daki avlanan balıkçı sayısının az, avlamada
kullanılan balıkçı kayıklarının basit ve küçük olması nedeniyle sistemli bir balıkçılığın olmadığı,
balıkçıların avlamış oldukları balıkları, balık pazarı adı altında faaliyet gösteren çeşitli yerlerde o
günün şartlarına göre sattıkları bilinmektedir. Zaman içerisinde ise daha fazla balık yakalamak için
yeni olta teknikleri, yeni yemler ve yeni ağ sistemleri geliştirilmiştir. Osmanlı döneminde balıkçılık
faaliyetleri ile ilgili Batılı seyyahların gözlemlerinden de önemli bilgiler edinilebilmektedir. Resmi
72