Page 69 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 69

tarih çevresi

              sonraki pazartesi gününden itibaren Paskalya’ya kadar da kan içeren hiçbir
              şey yemiyorlar, sadece istiridye, midye, deniz salyangozu, zeytin ve sardalya
              yiyebiliyorlar…” (Gerlach (b), 2007: 525).

İstanbul’daki balıkçılık hakkının defterdar tarafından bazı kimselere tahsis edildiği görülmektedir.
Fakat bu konuda zaman zaman birtakım problemler de yaşandığına dikkat çeken Gerlach, bununla
ilgili olarak şu örneğe yer vermiştir.

              “Yahudi ondan Konstantinopolis’teki balıkçılık hakkını elde etmek istemiş,
              ama defterdar daha önce bu hakkı iki Rum’a devretmiş. Bunun üzerine o Yahu-
              di, padişahın annesinden ve diğer saraylı kadınlardan, onları her gün hekim
              olarak görmeye giden kız kardeşi veya bir dostu aracılığı ile, balıkçılık hak-
              larının bu Yahudi’ye verilmesi için emirname çıkarılmasını rica etmiş. Deft-
              erdar bu emri yerine getirmeyince, onu tutuklamışlar, ama Yahudi’nin yüzün-
              den olduğunu söylememişler, görevini aksattığını ileri sürmüşler.” (Gerlach
              (b), 2007: 527).

    Gerlach, 7 Mayıs 1577’de Galata’daki balık pazarına gitmiş ve burada sayılamayacak ka-
dar çok çeşit balık görmüştür. Bunlardan bazılarının sırıkların, kiremitlerin üstünde, damlarda
kurutulduğuna, bazılarının da tuzlanarak fıçılara doldurulduğuna şahit olmuştur. İnsanların;
bugüne kadar balığın bu kadar bol olduğunun görülmediğini ve daha önce de böyle bir balık
bolluğunu hatırlamadıklarını, söylediklerini belirtmiştir. Hatta insanlar, zengin Yahudi Don
Josef’in evinin önünde elini denize daldıranın balık yakalayabildiğini anlatmışlar ve bir akç-
eye 100 balık satın alınabildiğini ifade etmişlerdir (Gerlach (b), 2007: 574). Gerlach, daha
sonraki günlerde edindiği izlenimlerini ise şu şekilde aktarmaya devam etmiştir:

              “Eylül 1577. Bu ay istridyeler irileşir ve lezzetli olur, Nisan ayının sonları-
              na doğru da zamanlan geçer. Mayıs ayında içlerinde süt oluşur. O zaman
              İstiridyeleri tas içinde kırıp adeta tohum ekermiş gibi denize serpiyorlar. Bunu
              Peralılardan öğrendim. Bütün Marmara bölgesindeki balıkçılığı elinde tutan,
              tercümanımız Matthias’ın kaynı Petrus Gyllius da bu işlemin Mayıs ayında
              yapılması gerektiğini tasdik ediyor...” (Gerlach (b), 2007: 632).
              “Balık pazarında çok miktarda istiridye gördüm, bunları Rumlar perhiz döne-
              minde yerler. Sekiz-dokuz küçük balığı bir akçeye satıyorlardı. Pazarda büyük
              deniz örümcekleri [ıstakoz], büyük yassı balıklar [kalkan], çeşit çeşit kabuklu
              deniz canlıları vb. vardı. Balık Pazarında nöbetçi olan yeniçeriler burada bir
              tezgâhtan ötekine giderler ve her balıkçıdan hediye olarak bir miktar balık
              alırlar. Pazar içindeki bir kulübede padişahtan balık ticaretinin imtiyazını
              satın almış olan Türkler veya Yahudiler oturur ve balık gümrüğünü tahsil
              ederler…” (Gerlach (b), 2007: 731).
              “Bu kurala göre cumartesi ve pazar günü perhize devam etmeye gerek yok,
              çünkü deniz kenarında yaşayan Rumlar istiridye ve midye gibi deniz ürün

                                              69
   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73   74