Page 65 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 65

tarih çevresi

da bazen böyle şeylere rastlanmaktadır (Busbecg: 45-46). Busbecg, Büyükada’ya da uğramış ve bu-
raya dair gözlemlerine de yer vermiştir. Ona göre Büyükada, İstanbul civarındaki ufak adaların en
güzeli ve en büyüğüdür. Sandalla dört saatte gidilir. İçinde iki tane köy vardır. Diğer adalar da sadece
bir köy vardır. Hatta bazılarında köy bile yoktur. Adadaki 3 aylık ikametinden çok memnun kalan
seyyah, denizin çok çeşitli balıklarla dolu olduğunu belirtmiştir. Rum balıkçılarla ahbap olup onların
da yardımıyla bazen sığ ve berrak sularda zıpkınla yengeç ve ıstakoz yakalamış, sandala almıştır.
Nitekim bu balıkçılardan sandal kiralamak da mümkündür. Seyyah fırsat buldukça olta ve ağla balık
avlamıştır. Ona göre en eğlenceli ve en verimlisi ığrıp ile balık avıdır. (Busbecg: 168-169). Busbecg’in
aktardığına göre balıkçılar, balığın bol olduğunu tahmin ettikleri bir yer bulunca o sahanın etrafını
ağlarla çevirtmişlerdir. Ağ iki yanından sahile doğru çekilirken balıkçılar da açık kalan kısımlardan
balıkları ürküterek onların ağdan dışarı kaçmalarına mani olmuşlardır. Bu şekilde ağın iki yanından ip-
lerle kıyıya çekildiği zaman balıklar ağın dip tarafında dar bir torba içinde toplanmışlardır. Bu durum-
da büyük bir telaşa kapılmakla beraber kurtulabilmek için içgüdülerinin verdiği bir takım hünerlere
başvurmuşlardır. Bir kısmı ağa karşı hücum ederek kurtulmaya uğraşırken bazıları kuma gömülmüş,
bir kısmı da ağın iplerini kemirmeye çalışmıştır. Nitekim gayet kuvvetli dişleri olan balıklar bunu
becermişlerdir. Bir balık geçecek büyüklükte bir delik açılınca bütün sürü oraya hücum eder, ağda tek
bir balık dahi kalmazdı. Bu ihtimal seyyahı korkuttuğundan sandalda elinde sopa ile ağı kemirmeye
kalkan balıklara vurmuştur. Fakat bütün gayretine rağmen pek az sayıda balığın kaçmasına mani ola-
bilmiştir. Bir balık bile tehlike karşısında kurnaz davranabilmektedir. Bununla beraber başka cinsten
o kadar çok balık yakalamışlardır ki bu kadar çeşitli balığı bir arada görmek onun için büyük bir
zevk olmuştur. Bunların isimlerini, özelliklerini öğrenmek onu memnun kılmıştır. Bütün gündüz av-
landıktan sonra akşam olunca sandalı, bu deniz hayvanlarından ibaret ganimetle yüklü olarak sahile
dönmüştür. Ertesi günü Ali Paşa ve kâhyası, kendilerine hediye ettiği balıklardan dolayı seyyaha mem-
nuniyetlerini bildirmişlerdir (Busbecg: 168-170).

       Halys (Kızılırmak) Nehri kıyılarına ulaşan Busbecg, burada bulunan küçük bir ormanda ras-
tladıkları bir köylüye nehirde balık olup olmadığını tercüman vasıtasıyla sordukları zaman, köylü
balığın çok bol olduğunu ancak tutamadıklarını söylemiştir. Bu cevabına hayret edince, köylü de
bunu görüp açıklamada bulunmuştur. Açıklamaya göre, birisi tutmak için suya elini sokunca balıklar
kaçıyormuş. Bunun üzerine seyyah, yanındaki arkadaşının ağını nehre atmış ve bu şekilde nehirde
pek çok balık tutmuşlardır. Silurus yahut Shetefish türünden olan bu balıklar Tuna Nehri’nde pek çok
bulunmaktadır. Ayrıca deniz yengeci veya buna benzer bir balık da var. Türkler onların balık tutuşunu
görerek hayran kalmışlardır. Seyyah devamında şu ifadelere yer vermiştir:

                 “Türkiye'de Balıkçı yok mudur diye belki hayret edeceksiniz. Vardır ama bu
                 taraflarda pek az gördük. Başka yerde akıntıyı başka tarafa çevirip dipte ka-
                 lan küçük küçük balıkları tuttuğumuz zaman bize gülmüşler, bunlara ne yap-
                 acağımızı sormuşlardı. Oysa bunlardan bol miktarda olunca güzel bir yemek
                 olabileceğini ve birçok misafire kâfi geleceğini düşünemiyorlardı.” (Busbecg:
                 57-58).

                                              65
   60   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70