Page 44 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 44

tarih çevresi

Müslüman mezarlığı Ayvansaray’dan buraya kadar uzanmaktaydı. Su dolu hazne buraya yakın olup
Sultan Süleyman tarafından getirilmiş olan bol su, itina ile yapılmış müteaddit su yolları ile şehrin
çeşmelerine ulaşmaktaydı. Su, altı saat uzakta bulunan yüksek dağlardan kemerler vasıtasıyla getir-
ilmekteydi. Burada iki büyük havuzun ağzına kefgir (kevgir, süzgeç) ler konulmuştu. Su merkezinin
üstünde bulunan köy ahâlisi, suyu temiz tutmak ve daima ona nezaret etmekle sorumluydu95 Eremya
Çelebi’nin sözünü ettiği su haznesi, Kırkçeşme Suyu’nun şehre girdiği mevkide bulunan maksim96
olup, “Savaklar” adıyla da bilinmektedir. Bu maksem, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Mimar
Sinan tarafından inşa edilmiştir. Bu mahalle Savaklar Mahallesi olarak bilindiği gibi Cebeci Mahallesi
olarak da anılmaktaydı.97

     Eğrikapı’nın Bizans devrindeki adı “çarık” anlamına gelen “Kaligaria” idi. Kapının yakınında bir
askerî ayakkabı imalathânesi bulunduğu için kapıya bu ad verilmiştir.98 Evliya Çelebi’ye göre ise feti-
hten sonra Anadolu’dan İstanbul’a getirilen ve bu semte yerleştirilen Eğridirliler’den dolayı kapı, bu
ismi almıştır.99 Diğer bir rivayete göre ise Osmanlı Dönemi’nde kapıdan içeri girilmeden önce yol ke-
skince bir dirsek yaptığı için kapıya Eğrikapı denilmiştir. Kapı günümüzde varlığını korumaktadır.100

    22. Edirnekapı: Eremya Çelebi’ye göre burada Türklere ait bahçeler, konaklar ile Bayram
Paşa’nın bostanı vardı. İç taraflarda ise Beylik Çayırı ile Yeni Bahçe yer almaktaydı Bun-
ların yakınında, kapının dâhilinde ise Karagümrük semti bulunuyordu.101 Edirnekapı’nın Bi-
zans devrindeki adı “Porta Charsius” idi. Surların Edirnekapı ile Topkapı arasındaki kısmı İstanbul’un
fethinde önemli bir rol oynamıştır. Zîra İstanbul’un fethi esnasında en şiddetli hücumlar surların alçak
bulunduğu bu noktadan yapılmıştır. Bundan dolayı bu kapıya “Hücum Kapısı” da denilmiştir. Fetihten
önce de Edirne’ye buradan gidildiği için Bizans döneminde burası Edirnekapı olarak biliniyordu.102 de
Edirne’ye buradan gidildiği için Bizans döneminde burası Edirnekapı olarak biliniyordu. Bizans im-
paratorları gibi Osmanlı padişahları da Avrupa’ya sefere giderken bu kapıyı kullanırlardı. Ayrıca tahta
çıkan padişahlar Eyüp Sultan’da kılıç kuşandıktan sonra şehre bu kapıdan girerlerdi. Osmanlı döne-
minde buraya Rumeli’den getirilen esnafın yerleştirildiği bilinmektedir. Günümüzde var olan kapının
kulesi 1999 depreminde yıkılmış o tarihten sonra restorasyon çalışmaları yapılmıştır.103

      23. Topkapı: Eremya Çelebi’nin kaydettiğine göre kapının önüne fetih alâmeti olarak toplar
konulmuştu. Kapının iç ve dış tarafında poşa (çingene) lar oturuyordu. Poşaların erkekleri elek yapar,
kadınları da bunları satmak için sokak sokak dolaşırlardı. Poşaların pek çoğu o dönemde Müslüman
olmuştu. Ayrıca Edirne’ye yük götürüp getiren Ermeni katırcılar da burada ikamet etmekteydi. Kapının
sağ tarafında Davudpaşa Konağı vardı. Konak ve civarı çok güzel olduğundan Paşa, haremiyle buraya
eğlenmeye ve dinlenmeye gelirdi.104

      Rum çingenelerle meskun Litros da buradaydı. Bu çingenelerin kadınları hânende olup evlerde
ve sokaklarda şarkı söylerlerdi. Eremya Çelebi eserinde, Ermenilerle Rumlar herhangi bir mevzudan
dolayı münakaşaya girdiklerinde “bizim poşalar ekmeklerini alın terleriyle kazanırlar; hâlbuki sizinkil-
er ellerinde dablak (küçük davul veya darbuka) larla şarkı söyleyerek zevk ticareti yaparlar” diyerek
Rumları küçük düşürmeye çalıştıklarını yazmaktadır.105 Eremya Çelebi’nin sözünü ettiği Davutpaşa,
Bizans Dönemi’nde “Aretai” olarak isimlendirilmekteydi. Burada imparatora ait köşkler vardı. Os-
manlı Dönemi’nde ise çok mühim bir askeri toplanma sahası olup Rumeli güzergâhına giden ordular

                                               44
   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49