Page 46 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 46

tarih çevresi

koyun eti satarlardı.121 Çeşitli dükkanların, hanların ve debbağhânelerin bulunduğu Kazlıçeşme, bu
kapı civarındaydı. Bu ismi almasının sebebi bir kazın yeri eşelemesi ve oradan bir suyun çıkmasıdır.
Daha sonra buraya bir çeşme yapılmıştır.122 Biraz ileride deniz kıyısında Aziz Pantaleyimon’un adına
ithaf edilmiş Makrahora123 (Makriköy, Bakırköy) Ayazması ve İskender Çelebi’nin bahçesi görülmek-
teydi. Burası şehirden bir saat kadar uzakta bir sahil köyü idi. Aynı yerde taşlık denilen bir mevkiden
de taş çıkarılmaktaydı. Bu sahilde Ayistifan (Aystefanos, Yeşilköy)’a kadar güzel köyler vardı. Daha
ileride bir ziyaretgâh olan kilisesi ve ayazması ile Kalatarya, bunun yanında da Filurya (Florya) adında
padişaha ait güzel bir bahçe yer almaktaydı. Ağustos ayı içinde Uruc-ı Meryem124 yortusu gününde
şehrin Rum ve Ermenileri oraya ziyarete giderlerdi.125 Bu kapının eski adı “Beş Kule” anlamına ge-
len “Pentapyri Pyle” idi. Başlangıçta beş kulesinin olduğu diğer iki kulenin ise 1350 senesinde inşa
edildiği bilinmektedir.126 Bizans zamanında halkın geçişi için yapılmış olan bu kapı Yedikule His-
arı’na bitişiktir.127 Evliya Çelebi, Yedikule ile ilgili olarak “Bizans zamanında buranın nazarete yani
karantina bölgesi olup veba şüphesine kaşı dışarıdan gelen kimselerin burada yedi gün tutulduğunu
yazmaktadır. Fatih Sultan Mehmed zamanında ise bütün derici esnafı burada iskân edilip mezbahalar
da buraya toplanmıştır.128

        Yedikule Kapısı’nın hemen yanı başında Eremya Çelebi döneminde kapalı bulunup kullanıl-
mayan Yaldızlı Kapı mevcuttu. Bizans döneminde “Porta Aurea” olarak bilinen bu kapı I. Theodoi-
us zamanında Maximus’a karşı kazanılan zafer şerefine inşa edilmiştir. Yaldızlı Kapı, cilalı mermer
blokların harçsız olarak birbirine geçirilmesi suretiyle yapılmıştır.129 Yaldızlı kapı, resmî günlerde
imparatorların ve askerlerin geçmesine mahsus bir kapıydı. Bundan dolayı halk buradan geçemezdi.130
Nitekim I. Theodoius zamanından itibaren zaferden dönen veya Hebdomon (Bakırköy)’daki Ayios
İonnis Kilisesi’nde taç giyen imparatorlar, ihtişamlı bir alayla Yaldızlı Kapı’dan şehre girer, askerlerin
ve halkın tezahüratları arasında uzun bir yoldan geçerek Ayasofya’ya gelirlerdi. Askerî bakımdan da
önem arz eden bu kapının iki tarafında metin kulelerden başka önünde geniş bir hendek bulunuyordu.
Sultan Yıldırım Bayezid zamanındaki İstanbul muhasarasında bu kapı zorlanmıştır. Varılan antlaşma-
da Sultan Bayezid, kapıya yapılan ilave istihkâmların yıktırılmasını şart koşmuş ve bu istek yerine ge-
tirilmiştir. İstanbul’un fethi esnasında bu kapının karşısına muhasara aletleri ve bir top yerleştirilmiştir.
131 1960 yılında restore edilen bu kapı, günümüzde Yedikule Hisarı içinde yer almaktadır.132

                                                        SONUÇ

         İlk ve Orta Çağlarda şehirlerin güvenliği, çevresine sur adı verilen kuleli sağlam duvarlarla
sağlanırdı. Özellikle Doğu Roma ve onun devamı niteliğindeki Bizans İmparatorluğu Dönemi’nde
başkent olan Konstantinopolis (İstanbul) dışarıdan gelebilecek düşman saldırılarına karşı müstah-
kem surlarla korunmuştur. Bu surlar, dönemin imparatorları tarafından, şehrin genişlemesi, düşman
saldırılarından zarar gören surların yerine yenilerinin yapılması gibi sebeplerle inşa edilmiştir. Müda-
faadan ziyade taarruz merkezli bir siyaset takip eden Osmanlı Dönemi’nde ise bu surlar stratejik
önemini yitirmiştir. Etrafı surlarla çevrili bir şehrin giriş ve çıkışları, surların uygun noktalarına inşa
edilen kapılarla sağlanmaktaydı. Dolayısıyla bu kapıların civarı iktisadî ve sosyal hayatın en canlı old-
uğu yerlerdir. İstanbul surları üzerindeki kapılar kara sınırındakiler, Haliç ve Marmara sahilindekiler

                                               46
   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51