Page 41 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 41

tarih çevresi

kahvecilerin tahmis45 i, bir yanında da muazzam bir camii vardı ki bu camiyi Valide Sultan Tur-
han yaptırmıştır.46 Haliç’in karşı yakasından Galata’ya geçmek için buradan kayıklara binilirdi ki
günümüzde bu kapıdan eser kalmamıştır.47

      10.Zindankapı: Bu kapı, adını borçlarını ödemeyen, hırsız, katil, vb. suçluların cezalarını çek-
tikleri buradaki hapishaneden almaktadır. Eremya Çelebi hapishane ile ilgili olarak “Burada kadınların;
Türk, Rum, Ermeni ve Yahudi erkeklerin yerleri ayrı ayrıdır” ifadelerini kullanırken kapının iç tarafın-
da “Cafer Baba” isimli bir zatın türbesinin varlığından da haber vermektedir.48 Müellifin aktardığına
göre bu kapının sahilinde türlü türlü kuru ve yaş yemişler satan dükkanlar vardı. Bundan dolayı da
buradaki iskeleye “Yemiş İskelesi” denilmekteydi. Ayrıca buradaki esnafa ve alış verişe nezâret eden
Muhtesib Ağa49 da buraya yakın oturmaktaydı.50 Kumkapı’dan başlayıp Bayezid Camii’nin 100 m
batısından geçip Haliç’e varan yol Zindankapı ile bitiyordu. Bu kapının diğer adı “Gemiciler Kapısı”
idi. Günümüzde bu kapı harap durumdadır.51 Evliya Çelebi’nin rivayetine göre kapıya bu ismin veriliş
sebebi Halife Harun Reşid zamanında Bizans imparatoruna elçi olarak gönderilen Baba Cafer adında
bir zâtın burada hapsedilerek öldürülmesi ve buraya defnedilmesidir.52 İnciciyan’ın naklettiği bilgiye
göre bu türbe o dönemde Hıristiyanlar tarafından da ziyaret edilmekteydi.53 İstanbul’un fethinden son-
ra türbenin olduğu yer hapishane olarak kullanılmıştır. Rivayete göre borcu yüzünden zindana atılan-
lar, pencerelerden bağırarak borçlarının ödenmesini isterler, bazen hayırseverler bunların borçlarını
ödeyerek onları zindandan kurtarırlarmış.54

      11.Odunkapısı: Eremya Çelebi’den edindiğimiz bilgiye göre İstanbul’un bütün kapılarının tam
ortasında bulunan bu kapının eşiği somaki cinsinden yekpâre bir taştır. Kapının yakınında Âhi Çele-
bi Camii55 ile bir de mahkeme vardı. Hasımlar arasındaki davalar burada görülürdü. Kapı önündeki
iskele, gemilerden boşaltılan inşaat malzemeleriyle doluydu. Deniz kıyısındaki surun yanlarında eşya
ile dolu dükkanlar vardı. Ayrıca eşkıya ve hırsızlar burada çengele vurulurdu.56 Odunkapısı’nın adı Bi-
zans devrinde “Durungari” veya yanında bulunan emniyet kolluğuna izafeten “Viglae” idi. Bu sahilde
Büyük İustinianus zamanında kereste ticareti yapılmaktaydı.57 Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiye göre
bu kapının iç kısmında mumcu esnafı bulunuyordu.58 Kapı günümüze kadar gelememiştir.59

      12. Ayazmakapısı: Eremya Çelebi, bu kapı ve civarı hakkında “Burada bazı yalılar görülür. Bu
evleri zengin Türkler yaptırmış ve Yahudilere kiralamışlardır. Terlikçi ve zeytinci dükkanları bulunan
bu semt satıcı ve alıcılarla daima doludur. Tekfurdağ (Tekirdağ) gemileri Gelibolu iskelesinden buraya
bol miktarda pekmez, turşu ve müselles getirirler60 demektedir. “Drungari Kapısı” olarak da zikredilen
bu kapının arkasında Venedikliler Mahallesi ile onlara ait Marc ve Sainte Marie Kiliseleri vardır.61
Kapının bu isimle anılması, kapı yakınında çukurca bir yerde su kaynağının bulunması ve ayazma
olarak ziyaret ediliyor olmasındandır.62

       13.Unkapanı Kapısı: Şimdi Unkapanı denilen on üçüncü kapıya vardık diyen Eremya Çelebi,
üstünde bir horoz şekli bulunan bu kapıya eskiden “Horozlu Kapı” denildiğini belirtmektedir.63 Evli-
ya Çelebi’ye göre bu kapıya “Horozlu Kapı” denmesinin sebebi, Ahmed Yesevî erenlerinden olup çok
ilerlemiş yaşına rağmen İstanbul’un fethine katılan Horozî Dede lakaplı bir zâtın kapının iç tarafında
medfun olmasındandır. Bu lakapla anılmasının sebebi ise fetih sırasında her ezan vaktinde horoz sesi
çıkararak insanlara namazı hatırlatmasıdır. Bu zatın hatırasına binaen bu kapının üzerine horoz tasviri

                                              41
   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46