Page 104 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 104

tarih çevresi

      Bu olaydan sonra Türk Hükümdarları hiçbir cariyeye nikâh kıymazlar. Ama cariyelerden
      olan her çocuk aynı muameleyi görmüştür. Demek oluyor ki Türk Hükümdarının tümü gay-
      rimeşrudur ve eşleri de sadece metres durumundadır.” 22

İstanbul’u dünyanın en güzel yeri olarak gören Gerald de Nerval’da bu yüzyıl içerisinde Osmanlı to-
praklarını ziyaret eden seyyahlar arasındadır. Mısır’dan İstanbul’a geldiği dönemde bu topraklardan
Müslüman Avrupa toprakları olarak bahsetmiş ve kendisini huzurlu hissettiğini, burada vatanını hatır-
latan özellikler olduğunu ifade etmiştir. Buna mukabil İstanbul’da gördüklerine şaşırmış ve “İstanbul
tuhaf bir şehir! İhtişam ve sefalet, gözyaşı ve sevinç her yer dekinden daha sıkı bir idare ve yine her
yerdekinden daha fazla bir hürriyet” diyerek Türklerin Ermeniler, Rumlar ve Yahudilerle iç içe ve
saygı ile yaşadıklarını belirtmiştir. Ayrıca Türklerde dini inancın çok kuvvetli olduğunu ve bu yüzden
İstanbul’un bütün güzel yerlerinin mezarlıklara tahsis edildiğini ifade etmiştir. Beyoğlu’nda ki kahve-
hanelerini halkın buluşma yeri olarak görmüş, Türk kadınlarını ise zarif ve modaya uygun giyinen şık
ve güzel hanımlar diye tasvir etmiştir.23

     Tuttuğu günlükler ile tarihimize ışık tutan bir başka isim Joseph Piton de Tournefort, ise İstan-
bul hakkında gördüklerini önce hayranlıkla sonrasında ise hayal kırıklığıyla şöyle anlatmıştır:

      “Boğaz sağdan ve soldan iyi ekilip biçilebilen, üstlerinde bazı zeytin ağaçları, bazı bağlar ve
      bol miktarda tarıma elverişli toprak bulunan tepelerle çevrili güzel bir ülkedir. Tartışılmaz.
      Dış mahalleleriyle birlikte İstanbul Avrupa’nın en büyük şehirlerinden birisidir. Çanak-
      kale Boğazı ve İstanbul Boğazı, sanki dünyanın dört bir yanından gelecek zenginlikleri ona
      ulaştırmak için açılmış. Bu iki Boğaza İstanbul’un kapıları adı verilir. Ancak dışarıdan göz
      kamaştıran bu şehirde Galata’da evler alçaktı, çoğu tahta ve kerpiçle yapılmıştı, böylece
      yangın çıktığında bir günde binlercesi yanıp kül oluyordu. Yangının dışında Türklerin iki
      baş belası daha var veba ve leventler.24

     Tournefort seyahatnamesinde yangın dışında İstanbul’u tehdit eden en önemli sorunun Leventler
olduğunu dile getirmiştir. Sürekli sorun çıkartan özellikle de yabancıları tehdit eden ve gemilerde görev
yapan bu askerleri insanları korkutmak amacıyla üstlerine koşan ayaktakımı olarak nitelendirmiştir.25
Ayasofya hakkında “Bunların başında ticaret geliyor. Yabancılar İstanbul’da önce Selehâttin camile-
rini (selehâttin sözcüğü sultanlar demektir. Selehâttin Camisi bir Padişahın yaptırdığı Cami dir.) ge-
zerler İstanbul’da yedi Selattin Camisi var. Ayasofya bunlar arasında en güzelidir, konumu ona büyük
üstünlük sağlar.”26 diye bahsederken İstanbul’da bulunan Konstantinous Sarayından (tekfur sarayı) ise
harap yapı diye bahsederek sarayı hiç beğenmemiştir.27

     Seyyahlar arasında dini görevleri için seyahat etmiş isimler de vardır. Bunlardan birisi olan Polo-
nyalı Simeon Anadolu’da gezip gördüğü tüm yerleri ilahi bir tasvirle anlatmıştır. Son derece dindar bir
gezgin olan Simeon İstanbul’da Ayasofya’yı gördükten sonra ise şaşkınlığını gizleyememiştir. İstan-
bul’a geldiğinde bir şehirliden rica ettiğini ve onunla birlikte herkesin gıpta ettiği Ayasofya’ya gittiğini
anlatır. Ayasofya hakkında tapınağın büyüklüğüne, yüksekliğine ve güzelliğine hayran olduklarını,

                                              104
   99   100   101   102   103   104   105   106   107   108   109