Page 106 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 106

tarih çevresi

                 XVIII-XIX. Yüzyıllar Arasında Türklere Bakış, İstanbul ve Ayasofya

       Makalenin başında belirttiğimiz gibi özellikle XVII. yüzyıldan itibaren batılı devletlerin doğu
algısı değişmeye başlamış ve bu dönemden itibaren Osmanlı topraklarına gelen seyyahlar karşısında
Avrupa’daki gelişmeler karşısında düşüşe geçmiş bir Osmanlı bulmuştur. 1789 Fransız İhtilali’nden
sonra Avrupa’da milliyetçi fikirlerin ortaya çıkmasından sonra yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler
Doğu ve Batı kavramlarının daha da keskin bir çizgiyle ayrılmasına neden olmuştur. XIX. yüzyılda
doruk noktasına ulaşan sömürgecilik ve emperyalizm, seyahatnamelerin yapısını da değiştirmekle kal-
mamış Batının Türklere bakış açısını da birçok anlamada değiştirmiştir.34

      1800’lü yılların başlarında İstanbul’a Gelen Fransız seyyah ve diplomat Édouard Antoine De
Thouvenel’in seyahatnamesinde bu örneklere rastlamak mümkündür. Tuna Nehri üzerinden Varna’ya
oradan da İstanbul’a gelen seyyah eserinde Osmanlı İmparatorluğu ve Türkler hakkında önemli bilgil-
er aktarmıştır. İstanbul’da gördüğü yerler arasında ilk olarak Fransız elçiliğinin bulunduğu Tarabya ile
mezar şehri olarak tabir ettiği Üsküdar hakkında bilgi vermiştir. Hatırlanacağı üzere diğer seyyahlar
arasında da Üsküdar’da bulunan mezarlıklardan bahsedenler olmuştu. Thounvel’in de Üsküdar’da
çok sayıda mezarın olması dikkatini çekmiş bu yüzden burayı “Mezar tarlaları” diye tabir etmişti.
Bu görüntü karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen seyyah Üsküdar’daki mezarlıkların Avrupa’daki gibi
insanı ürkütmediğini vurgulamış tam tersine insanı huzura kavuşturan bir görünüme sahip sessiz ve
dingin bir yer olduğundan bahsetmiştir. Thouvenel Eyüp Cami ile Ayasofya Kilisesi arasında büyük
bir alana sahip bu şehirde gördüğü Türkleri tembel insanlar olarak değerlendirmiştir. Zira ona göre bu
durum Doğu’ya has bir özelliktir. Thouvenel gezisinde sadece Türkleri eleştirmemiş aynı zamanda
Osmanlı İmparatorluğu icraatları hakkında da yorumda bulunmuştur. Her ne kadar kendisinden önce
İstanbul’a gelmiş olan Chateaubriand ve Lamartine gibi ünlü seyyahların seyahatnameleri Fransız
kamuoyunda İstanbul’un daha iyi tanınmasını sağlamış olsa da Thouvenel İstanbul’da Tanzimat Fer-
manı sonrasında uygulanmaya çalışılan reformların, şehirde komik bir şekilde kendisini gösterdiğini
düşünmektedir. Bunuda açıkça seyahatnamesinde yazmıştır.

        Thouvenel ve yanındaki heyet Ayasofya Camii’ne yöneldikleri sırada, Thouvenel, At Mey-
danı’ndan geçerken II. Mahmut’un yeniçerileri katletmesini hatırlamış, Sultanın bu şekilde davranarak
en iyi ordusunu kaybettiğini ve askersiz kaldığını düşünmüştür. Ona göre Bizans İmparatorluğu döne-
minde hipodrom at yarışlarına sahne olurken, Türkler döneminde ise kanlı olaylara sahne olmuştur.
Bu düşüncelerini not alırken meydanda Bizans İmparatorluğu’ndan kalma dikili taş ve yılanlı sütunu
da bahsetmeden geçmemiştir. İstanbul mimarisinden hayranlıkla bahsederken Ayasofya Camii hak-
kında yorum yapmadan geçmemiştir. Her ne kadar Ayasofya’yı inşa edenlerin Konstantinliler olsa da
camiinin Türkler sayesinde günümüze kadar gelebildiğini de sözlerine eklemiştir. Ayasofya’nın büyük
ve ihtişamlı kubbesini Saint-Pierre Katedrali’nin kubbesiyle karşılaştırmış ve duvarlardaki resimleri
Kuran ayetleri ile kapanan camiinin geçmişe ait herhangi bir fikir vermediğini düşünmüştür. İbadet
esnasında camiye girdiği için burada pek çok Türk’ü namaz kılarken görmüş, kuytu köşelerinde ise
evsiz barksız sefil insanların barındığını anlatmıştır. Thouvenel’in bir akrabası Marie de Melfort Aya-
sofya’yı hayranlıkla anlattıktan sonra kilisenin bir gün elbet tekrar Hıristiyanların olacağına inandığını
söylemiştir:

                                              106
   101   102   103   104   105   106   107   108   109   110   111