Page 109 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 109

tarih çevresi

oynamıştır.43 1877-78 Osmanlı Rus savaşından hemen sonra 1879 yılında İstanbul’a gelen44 Tozer
seyahatnamesinde sadece halkın genel durumu hakkında bilgi vermemiştir. İstanbul ve o dönem sa-
dece camii olarak hizmet veren Ayasofya hakkında bazı bilgiler paylaşmıştır. Ayasofya’nın ilk başlarda
askeri amaçlar için kullanıldığını, bu nedenle caminin levazımla dolu olduğunu binanın açık alanın-
da ise askerlerin kaldığı bir kışla inşa edilmiş olduğunu anlatır. Tozer’e göre 1877-78 Osmanlı- Rus
savaşı yüzünden Ayasofya yakınlarında bulunan Kabak Meydanında hastane inşa edilmiş, Ayasofya
da benzer şekilde askeri amaçlar için kullanılmıştır. Tozer, Ayasofya’nın içini görmek istemiş lakin
kendisine refakat eden yüzbaşı caminin içine girmek için özel bir izin gerektiğini söylemiştir. Oda
penceresinden gördüğü kadarıyla tasvir etmeye çalışmıştır. Caminin o dönem Orta Hisar Camisi ile
benzerlik gösterdiğini içinden bir merdivenle zirveye çıkılan ve kentin körfezini ve dağların muhteşem
manzarasını gören büyük ve uzun bir çan kulesi bulunduğunu, içindeki duvarların dini temaların tasvir
edildiği ve renkleri hala canlılığını koruyan fresklerle kaplı olduğunu anlatmıştır.

    Tozer’den çok daha önce Ayasofya’yı ziyaret eden bir diğer seyyah Mounsey de aynı şekilde cami-
nin iç kısmındaki duvarlarda bulunan fresklerin ve haçın tahrip edildiğini belirtmiştir. İncil’deki azi-
zlerin geçmişini temsil eden nakışlarla kaplı duvarın da bir tabaka ile kapatıldığını belirten Mounsey,
İstanbul’da bulunduğu esnada Ayasofya’nın camiye dönüştürülmek için çalışma yapıldığı söylemiş,
uzun beyaz sakalları olan ve her yönüyle bir Türk’ü andıran uzun boylu bir paşanın çalışmaları yakın-
dan takip ettiğini ve yapıyı camiye dönüştürme çalışmalarıyla oldukça yakından ilgilendiğini belirt-
miştir.45

       Sonuç

      Genel olarak bakıldığında Seyyahların Osmanlı İmparatorluğu’na geliş amaçlarının farklı old-
ukları görülmektedir. Seyahatnamelere bakıldığında gezginlerin genellikle üçüncü şahıslardan edind-
ikleri bilgilere de uzun uzun yer verdikleri görülürken tüm seyahatnamelerde saray, cami, mezarlık, az
da olsa okul, hastane vs. gibi yerlerin de tasvirlerine sıkça rastlamıştır. Aynı şekilde Türklerin fiziksel
özellikleri, yaşam şekilleri, ibadetleri, Sultanların haremi, Türk kadını gibi konulara da eserlerinde
ayrıntılı olarak yer vermişlerdir. Ancak, Türklerle bu kadar ilgilenen Avrupalı gezginlerin Osmanlı
Topraklarında yaşayan Gayrimüslim halkla pek fazla ilgilenmediği dikkat çekmiştir.

      Gayrimüslimlerin ibadethaneleri, ibadet ve yaşam şekilleri bazı gezginler tarafından yalnızca
yüzeysel olarak tasvir edilmiş olsa da kendilerinden farklı bir dine sahip olan Türkleri fazlasıyla ince-
lemişlerdir. Yazdıkları eserlerde Türklerin Bizans topraklarını işgal edip yerleşmesini içlerine sindire-
medikleri de açıkça görülmektedir. Buna mukabil Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamaya ve toprak
kaybetmeye başlamasıyla seyahatnamelerde “Yenilmez Türk” ve “Türk” gibi güçlü sözler kaybol-
maya başlamış artık bu dönem seyahatnamelerde sıkça cahil, barbar, tembel, hayalperest, rüşvetçi ve
kaderci Türk tabirler karşımıza çıkmaya başlamıştır. Dahası Alman gezgin Hans Dernschwam gibi
daha da ileri giderek Türklerin dini olguları ile dalga geçenler bile olmuştur. Osmanlı haremi, doğu
lüksünün hâkim olduğu, kapalı, sır dolu, gizemli bir yer olarak betimlenmiş ve batılıların toplumsal

                                             109
   104   105   106   107   108   109   110   111   112   113   114