Page 103 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 103

tarih çevresi

yerler olarak bahsetmiştir. Buna mukabil seyyahın iyi niyetle yapıldığını düşündüğü bu yapılar hak-
kındaki yorumu pekte olumlu olmamıştır. Zira ona göre bu yerler büyük birer ahırdan başka bir şey
değildir, çünkü insanlar ve atlar buralarda birlikte yatmaktadır. Eleştirilerine “Ne var ki atlar yerde
yiyorlar, çevrede ise biraz daha yüksekte yemek pişirmek için ocakların bulunduğu koridorlar var,
herkes efendice kendi eşyalarını yerleştiriyor ve bir yatağı olan burada rahat ediyor; yatağı yoksa
döşemenin üstüne uzanıyor, çünkü bu kervansaraylarda herhangi bir konfor aramak yersiz.” diyerek
devam etmiştir. 20

      Türkler ve İstanbul hakkında önemli bilgiler toplayarak paylaşan bir başka gezgin ise Reinhold
Lubenau’dur. Seyahatnamesinin büyük kısmı İstanbul hakkında verdiği bilgilerden oluşan Lubenau
diğer seyyahlar gibi yer yer Türklere hayranlık duymuş olsa da çoğu zaman bunu dile getirmekten
kaçınmıştır. Seyahatnamesinde gördüklerinin yanı sıra etraftan edindiği bilgilere de sık sık yer verdiği
görülmektedir. Bunlar arasında dikkat çeken rivayetlerden birisi de Konstantinopolis patriğinin Fatih
Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra Reinhold’a anlattığı bir olaydır. Buna göre Fatih Sultan
Mehmet fetihten sonra 3. gün şehirde dolaşırken gördüğü üç başlı bir yılan heykelinden hoşnut ol-
mamış, “Bu ne biçim bir put?” diyerek kopuzu ile yılanın birinin alt çenesini koparmıştır. Daha sonra
bir büyücü tarafından bu heykelin şehri yılanlarla birlikte başka haşerelerden uzak tutmak için kon-
duğunun söylenmesi üzerine heykelin kalan kısmına dokunmamıştır. Ancak rivayete göre o günden
sonra yılanlar şehrin içine doluşmuş yine de kimseye bir ziyan vermemiştir.

     Eğer sütun tamamıyla yıkılmış olsaydı yılanların insanlara büyük zara vereceğine inanılıyormuş.
Rivayetin devamında Fatih Sultan Mehmet daha sonra atını Ayasofya Kilisesi’ne doğru sürmüş ve
kilisenin önündeki meydanda tunçtan yapılmış ve üstü altın kaplama at üstünde bir erkek heykeli
görmüş. Erkek vaktiyle elinde bir devlet egemenliğinin simgesi olan bir küre tutmaktaymış ve şehrin
işgalinden kısa süre önce iki kez yere düşmüş İmparator Constantinus küreyi tekrar heykelin eline
yerleştirmelerini buyurmuşsa da, küre bir türlü yerine yerleşmemiş. Rumların kanısına göre at üstünde
ki adam “İmparator İusiniaus” imiş. Fatih Sultan Mehmet altınla kaplanmış heykeli görünce, gürzünü
savurarak onu kendi elleriyle parçalamış. Fakat bu sefer de Rumlar, bu heykelin şehirde veba salgını
olmasını önlediğini bildirmişler. Bunun üzerine sultan bunu duyunca yaptığından çok pişman olmuş
ve bir daha hiçbir şeyi tahrip etmeyeceğine söz vermiş hatta bu heykelleri tamir edecek kimseye çok
para vermeyi bile vaat etmiş ancak böyle birisi çıkmamış. Daha o yıl şehirde öyle bir veba salgını
olmuş ki, içerisinden ölü çıkmayan ev kalmamış. İstanbul hakkındaki rivayet ve gördüklerini bu şekil-
de anlatmaya devam eden Reinhold, Ayasofya Kilisesi’nden mükemmellikte ve güzellikte Roma’daki
“Pantheon Kilisesi’ni” de aşar diye bahsetmiştir.21

      Reinhold İstanbul’da ayrıca Ayasofya’nın yanı sıra zamanında Bizans İmparatorlarının atlarını
terbiye ettikleri, halkı eğlendirmek için yarışlar ve daha başka gösteriler düzenledikleri “Hipodromus”
adı verilen ve Türklerin de “At Meydanı” adını verdiği bir yerden bahsetmektedir. Türk hükümdarları
hakkında ilginç bir bilgi veren seyyah bu konuda ağır bir eleştiride bulunmuş ve sözlerine haremle
devam etmiştir:

     “Türk Sultanlarının nikâhlı eşleri yoktur. Sebebi ise Sultan Yıldırım Bayezit’in eşi ile birlikte
     Timurlenk’e esir düştüğünde, karısına gözleri önünde tecavüz edilmiş olmasından dolayıdır.

                                             103
   98   99   100   101   102   103   104   105   106   107   108