Page 75 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 75

tarih çevresi

	 İzmir’e ilk giren süvari müfrezesi komutanı Yüzbaşı Şerafettin’e bağlı süvarilerin rıhtım
boyunca geçişi sırasında, parke taşların çıkardığı nalların sesleri, Akdeniz’in dalgalarına karışırken; o
dalgalar sanki bir yumak haline gelmiş ve bir zafer marşı havasında kulaklarda çınlamaya başlamıştı.
Süvarilerin bu muhteşem yürüyüşü karşısında, pek çok insan balkonlarından süvarilerin başlarına
doğru çiçekler atıyorlardı. Süvarileri alkışlayanlar yalnız Kordon’a çıkabilmiş tek tük Türkler değil-
di; içlerinde Rumların, Ermenilerin hatta kaçkın Yunan askerlerinin bulunduğu bir kalabalık sevinç
gösterisinde bulunuyorlardı. Bu şaşılacak bir şeydi; çok değil tam üç buçuk yıl önce, Yunan asker-
lerinin rıhtıma çıkışını alkışlayanlar, bu kez de kalpaklı Türk süvarilerini alkışlıyorlardı. Süvariler
ise o an bütün dünyanın gözünün kendi üzerlerinde olduğunu biliyorlardı. En çok merak edilen şey,
Türk süvarilerinin ne yapacaklarıydı. Öyle ya! 15 Mayıs 1919 günü yaşanan kan seli üzerine, şimdi
zafer coşkusuyla giren Türkler, tutup da o günün intikamını almak gibi bir tavır içine girerler miydi?
Ancak, süvariler sanki tembihlenmişlerdi. İçlerinden hiç birisi en küçük bir taşkınlık yapmıyor; hiç bir
olumsuz örnek görülmüyordu. Ve sanki süvariler, küçük bir olumsuzluğun büyük bir abartı ile derhal
batı kamuoyuna aktarılacağının, büyük bir gürültü ve karalama kampanyasının başlatılacağını, gider-
ek de yeni intikam çığlıklarıyla diplomasi yollarının tıkanacağını biliyor gibilerdi. Kaygılar, ne ola-
cağına ilişkin meraklar, bu duygularla bakışlarını süvarilerin üzerine gözlerini çevirenlerin endişeleri
elbette vardı. Ancak, görülen o ki; soğukkanlılık ve olgunluk, bütünüyle bu yürüyüş sırasında varlığını
hissettiriyordu. Pek çok zorluk, sırf bu olgularla birlikte ortadan kaldırılabiliyordu. Artık, kaygıların
yerini coşku da almaya başlamıştı. Düzenli yürüyüş içinde atlarının üzerinde geçen, gölgeleri körfezin
mavi sularında oynaşan süvarilerde bu coşku ve gururu görmemek olanaklı değildi. Bu o yürüyüşü
yapan askerlerde değişik duygular uyandırıyor; belki de o zamana değin verdikleri savaşımın sonuna
vardıklarını, bu muhteşem sonucun öncüleri olduklarını düşünerek, büyük gururlar içinde bulunuy-
orlardı. Hançereleri düğümlenerek, gözleri yaşararak, bir oluktan boşalmış gür bir su gibi Kordon-
boyu’nca ilerleyen kahraman bir ordunun öncü müfrezesi, en önde Yüzbaşı Şerafettin, peşi sıra gelen
kahraman süvarileriyle, Pasaport üzerine doğru ilerliyorlardı. Hedef, Hükümet Konağı’ydı...

	 Nedeni ne? Niçin Hükümet Konağı?

	 Çünkü; bir kentin erk merkezi, hükümet konaklarıdır da ondan... Bir kentte, egemenlik er-
kini, hükümet konakları temsil eder. Bir savaşta, bir kentin hükümet konağına girer ve oraya bayrak
çekerseniz; bu o kenti ele geçirdiğiniz anlamına gelir. Nitekim, 15 Mayıs günü, kenti işgal eden Yunan
askerleri, kentin en yüksek Hıristiyan dini otoritesi olan Metropolit Hırisostomosu da yanlarına alarak,
Yunan bayrağını hükümet konağının balkonuna asmışlar; yanı başına kendi müttefikleri olan öteki
ülkelerin bayraklarını da koymuşlardı. Hatta, ABD’nin kendi yanlarında olduğunu da göstermek için,
bu bayraklar arasında ABD bayrağı da vardı. Şimdi, o konağın balkonunda göndere çekilmiş olarak bir
Yunan bayrağı dalgalanıyordu. Yunan Kralı Konstantin, İzmir’e geldiğinde Türk bayrağını çiğneyerek,
yürümüş ve geçmişti. Bunlar hala kulaklarda, belleklerdeydi. Şimdi, o çiğnenen bayrağı, yeniden ele
geçirdikleri, sonradan Atatürk’ün “Kırk asırlık Türk yurdu” dediği İzmir’in mavi gökyüzünde dal-
galandığını görmek istiyorlardı. O anı yaşamak için, ölümle cenkleşerek, gece gündüz, sıcak soğuk
demeden; derin vadilerden, sarp kayalıklardan, üzerlerine çevrilmiş namlulara aldırış etmeden, kendil-
erini yutacak karanlıklara doğru yıldırım hızıyla akıp gelmişlerdi. Ölüm, yanı başlarında en yakın
arkadaşları olmuş; ölümün yanında açlık, hastalık; gecenin ayazı, uykusuzluk, yorgunluk eşlik etmişti.

                                               74
   70   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80