Page 80 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 80

tarih çevresi

	 Kendisine yakın bir yerde, hemen ardında bulunan 3. Bölük Kumandanı Yüzbaşı Nuri Bey’in
de atı bombanın şarapnellerinden küçük bir yara almıştı; ancak önemsizdi…

	 O ana dek, süvarilerin yürüyüşünü büyük bir merak ve ilgiyle izleyen kalabalık, bomba sesi
ve bu görüntü üzerine bir büyük bir gürültü ve arbede içinde sağa sola kaçıştı. Saldırgan Rum rıhtımda
meraklı gözlerle olup biteni bekleyen göçmenler arasına karışarak kalabalık arasında yitip gitti. Diğer
süvariler, komutanlarına saldıran saldırganı yakalamak üzere kendilerini toparlayıp ileri atıldılar; an-
cak yakalamayı başaramadılar15 . Yüzbaşı Şerafettin Bey ise kısa bir an sonra kendisine geldi. Bom-
banın infilakı üzerine savrulan şarapnellerle; biri boynundan, öteki omzundan olmak üzere iki derin
şarapnel yarası almıştı. Vücudunun değişik yerlerinde de küçük yaralar vardı; şarapnel değmiş oyuk-
lardan kanlar sızıyordu. Boynu bir anda kan revan içinde kalmış, üstü başı kana bulanmıştı. O an bile
O, “Fakat yaraları kim düşünür?” diye aklından geçiriyor 16 ; “Ölsem ne gam! İzmir’i kurtarmıştık ya!..
İzmir’e girmiştik ya! Bu şerefin öncüleri biz olmuştuk ya!” diye düşünüyordu 17. Elde edilen zaferin
yanında, bunlar, yani kendi kişiliği ve bedeniyle ilgili olan olay, onun gözünde çok küçük bir ayrıntı,
hatta söz etmeye değmeyecek bir olaydı. İzmir’in kurtuluşu gibi son derece kutsal bir amaç peşindel-
erken, Yüzbaşı Şerafettin ölmüş, yaralanmış; bunların ne anlamı olabilirdi ki? Zaten, o büyük hedefe
yürürken, bu ayrıntı ile yitirecek zamanları, uğraşacak halleri yoktu. Böyle olaylarla ve nedenlerle
duraksamak 'muvafık-ı maslahat’/(uygun bir iş ve yol) olamazdı 18. Hızla yarası çaput parçalarıyla
alnından ve başının arkasından kuşak atılarak bağlandı. Genç yüzbaşı durmadı; derhal başka bir ata
bindi ve atını süvarilerinin başında, yüzü ve boynu sarılı, sargılarının üzerinde yine ay yıldızlı kalpağı,
elinde dizgini ve kılıcıyla atını hızla hükümet meydanına doğru sürdü 19.

	 Silah arkadaşları, anılarını yazarlar ya da anlatırlarken, bu anı büyük bir “vak’ar”/ (olgun-
luk) olarak adlandırdılar. Kendisini arkadan diğer birliklerle izleyen komutanı Miralay Zeki Bey, bu
anı defterine not ederken, aynen şunları demişti: “Pasaport civarında atılan bombadan Şerafettin Bey
yaralanmışsa da büyük bir sessizlik ve olgunlukla gereken karşılığı vermiş ve yaralı olduğu halde asla
duraksayıp zaman yitirmemiştir 20.

	 Ortalık karışmıştı! Saldırganın peşi sıra atılan kimi süvariler, saldırganı yakalayamamışlar ve
geri dönerek, yürüyüş düzenindeki yerlerini almışlardı. Ortalık çığlık çığlığa, baş döndürücü bir uğul-
tu içindeydi. Yaraları sargılı Yüzbaşı Şerafettin Bey’in üstü başı kan içinde; o ana kadarki görüntüye
bambaşka bir çehre vermişti. Ölen at, rıhtım üzerinde ağzından köpükler saçılarak, kanlar içinde
yatıyordu. Yedekteki başka bir ata binmiş olan yaralı pişdar, bölüğüne kılıç çek ve “İleri!” emri verdi.
Kılıçlar yeniden çekildi; dizginler gerildi; o ana kadar tırısa kalkmış olarak gelen süvari müfrezesinin
atları; gerilen dizginlerin, vurulan kırbaç darbelerinin etkisiyle şimşek gibi doludizgin ileri atıldılar…

	 Kordon artık, kıvılcımlar çakan nalların seslerine kendini teslim etmiş gibiydi… Kordon’da
Nal sesleri süvarilerin bu son akınının İzmir körfezindeki dalgalara vuran serpintileri olmuştu.

    15 A.g.e., s.105; Fahrettin Altay, a.g.e., s.66.
    16 Vakit, 23 Eylül 1922. Cumhuriyet, 9 Eylül 1924.
    17 Ulus, 9 Eylül 1968.
    18 Şerafettin Bey’in hatıralarından: Otuz Ağustos Hatıraları…, s.105.
    19 Cumhuriyet, 3 Kasım 1951.
    20 Miralay Zeki Bey’in hatıralarından: a.g.e., s.9; Zeki Bey’in başka bir söyleşisi şurada: Cumhuriyet, 9 Eylül 1924.

                                              79
   75   76   77   78   79   80   81   82   83   84   85