Page 72 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 72

tarih çevresi

	 Sonuçta ulus, Mustafa Kemal Atatürk’ün çevresinde bütünleşmiş; ulusal örgütlenmesini tama-
mlamış; sömürgeci dünyaya ve onun yerli işbirlikçilerine ve uzantılarına karşı savaşa yönelmeyi, kur-
tuluş yolu olarak görmüştür. Bu ulusal uyanışı yok etmek için, sömürgeci güçlerin, ne türlü kanlı
planları uygulamaya koyduklarını burada tek tek ele almanın ne yazık ki olanağı bulunmuyor. An-
cak, ulus dört bir yandan sarılmış; batıda Yunan, güneyde İtalyan ve Fransız işgalleri, doğuda Ermeni
komitecilerinin akıl almaz kıyımları Kuzey’de Pontus çetelerinin katliamları; bundan da öte İngiltere
öncülüğünde İtilaf devletlerinin imha politikaları; derken, Sultan ve Halife’nin, bu politikalara kucak
açarak Türklüğün imhasına göz yummak durumunda kalışı... Bütün bu sayılan şeyler, verilen savaşın
ne denli yoğun, kanlı, geniş ve önemli boyutları olduğun ortaya koymaktadır. Derken, güney illerinde-
ki direniş; ilerleyen Yunan işgal ordularına karşı Birinci ve İkinci İnönü Savaşları; ardından Eskişe-
hir-Kütahya direnişi ve geri çekiliş; sonra kanlı Sakarya Savaşı...

	 1921 Ağustos ayında, üstün Yunan ordusu karşısında önce geri çekilmek zorunda kalan; ar-
dından da olağanüstü bir direniş ve karşı saldırı gücüyle düşmanı geri çekilmek zorunda bırakan, 21
gün 22 gece süren kanlı muharebelerin sonunda Anadolu bozkırını kaplayan ufuklardan gür ışıklarıyla
utku güneşi doğduğunda, o zamana değin büyük bir karamsarlık ve kaygı içinde kıvranan Anadolu
yaylalarına bu utku ile birlikte birden büyük bir sevinç dalgası egemen olmuştu. Her yanda şenlikler
yapılıyor; ulus başarılı olacağına yönelik inancını diriltmiş olarak, elde ettiği bu utkuya daha derin bir
istençle sarılıyordu. Öyle ya! Başarılamaz denilen şey başarılmış; Yunan ordusu geri çekilmek zorunda
bırakılmış; yitiyoruz, gittik, yok olduk diye düşünülürken; işte Durak Bey’in Büyük Millet Mecli-
si’nde yaptığı o ünlü konuşmadan güç alan ulus; geri çekilmek için değil, ölmek için yemin etmiş bir
biçimde, şimdi yeniden dirilişine tanıklık etmenin sevincini yaşamıştır...

	 İşte bu günlerin en önemli sonuçlarından biri de; Türkiye’nin dışında, dost halklar arasın-
da, Türklerin başarılı olacağına dönük olan inançtır. O zamana dek Ankara’ya yanaşma konusunda
çekinceleri olan ve kuşkulu yaklaşan halklar, artık Türklerin bu büyük utkusunu gördükten sonra,
önemli dayanışma dileklerini dile getirmeye başlamışlardır. Ankara ile ilişkiye geçmek, temsilcilikler
açmak; bu yeni evrede Türk Ulusu’na büyük bir tinsel güç aşılamak; dayanışma eğilimi içinde kimi
açılım yapma eğilimi içine girmişlerdir.

	 Bu halklardan biri de Buhara’dır. Buhara o tarihlerde, Sovyetler Birliği içinde bulunan bir Türk
Cumhuriyeti’dir. Sovyetler daha bu aşamada, Buhara’yı ortadan kaldıracak sinsi uygulamalarını orta-
ya koymamışlardı. Bir de önemli konu; o tarihlerde biliyorsunuz Enver Paşa Sovyetler Birliği’ndedir.
Tam da o günlerde Buhara’ya gelmiştir. Buhara da Sakarya Savaşı’nda Türkler’in direnişini büyük bir
sevinçle karşılamıştır. Şimdi onlar; başarılı olmuş kardeş halka, yani Türkiye’ye destek vermek, diplo-
matik ilişkiye geçmek; dostluğun, dayanışmanın simgesi olacak bir armağan yollamak isteği içine
girmişlerdir. Bu nedenle; Enver Paşa’nın da ön ayak olmasıyla, Buhara hazinesinden üç değerli kılıç,
bir Kur’an ve astragan kalpaklar ve halılarla birlikte; Türkiye’ye bir kurul göndermek; bu dayanışma
istençlerini göstermek arayışına girmişlerdir. Bunun için bir kurul oluşturulur. Bu kurul, 1921 yılı
sonlarında yola çıkar. Karadeniz, gemilerle aşılır ve soğuk bir kış günü, İnebolu rıhtımından, Anadolu
topraklarına çıkarlar. Orada, kendisini karşılayanlar arasında İnebolu Kaymakamı ve Kastamonu İstik-
lal Mahkemesi Başkanlığı yapan Mustafa Necati de vardır.

    15 İlhan Tekeli, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Günümüze Nüfusun Zorunlu..., s.51
    16 “Dilerdim ki Türkler hemen Roma’yı ve burada yaşayanları ele geçirsin ve esir etsin”: H. Pfeffermann, Die Zuzammenar-
    beit der Renaissancepaste mit den Türken, Winterthur, 1946, s. 155’ten akt: Ahmet Cevat Eren, Türkiye’de Göç ve Göçmen
    Meseleleri, s. 28.

                                              71
   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77