Page 79 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 79

tarih çevresi

	 Atların kişnemeleri, nefesleri, nallarının kaldırım taşlarında yankılanan sesleri ve çıkan kıvıl-
cımlar, onları izleyenlerin alkışlarına, sağa sola koşturanların ayak seslerine ve çığlıklarına karışıyor;
tuhaf, anlaşılmaz, sanki düşsel bir karışıma neden oluyordu. Kordonboyu tarihinin en önemli gününü
yaşamaktaydı. Tarih sanki oraya, tam da o noktaya düğümlenmiş gibiydi. Doğu ile batının, sömürgeci-
lik ile anti-sömürgeci ulusal duruşun karşı karşıya geldiği; hakla yanlışın; adaletle adaletsizliğin,
özgürlükle tutsaklığın, güzelle çirkinin kesiştiği, hatta hesaplaştığı, düğümlendiği nokta burası
olmuştu. Görünen o ki, hak haksızlığa, özgürlük tutsaklığa üstün geliyor; olması gereken olmaması
gerekeni, doğru yanlışı, güzel çirkini geldiği yerlere iteliyor, geri çekilmeye zorluyor; hatta atların
kenetlenmiş dişleri ve gerilen dizginlerin gölgesinde kötü olan şeyler boğulup gidiyordu. Aydınlık,
karanlığı kovalıyordu. Atlı tramvay hattı hemen yürüyüş halindeki müfrezenin yanı başında, rıhtım
boyunca uzanıyordu. Süvariler başlarında komutanları Yüzbaşı Şerafettin Bey olduğu halde, hat
boyunca uzanan rıhtım üzerinden tırısa kalkmış atlarının üzerlerinde ellerinde kılıçları ilerliyorlardı.
Kalabalık ezici bir hal almıştı. Süvarilerin yönü Pasaport İskelesi’ne doğruydu. Bir solukta Konak
Meydanı’na çıkmak, hükümet konağına ve Sarıkışla’ya ulaşmak, Türk bayrağını hükümet konağında
göndere çekerek, kentin teslim alındığını bütün dünyaya duyurmak amacını güdüyorlardı. Geçtikleri
yol boyunca ara ara Fransız, Amerikan ve İtalyan deniz müfrezelerine rastlıyorlar 13; askerce selam-
laşmanın dışında başka bir eyleme yönelmiyorlardı. Yabancı müfrezeler ve deniz yüzeyinde kaynaşan
gemiler Türk süvarilerini selamlıyorlardı. Gemilerde İzmir’den ayrılmak, adalara ya da Yunanistan’a
geçmek isteyen sivil mülteciler, firari askerler; diğer ülkelere ait gemilerin personeli güvertelere
dolmuş, bağırış çağırış arasında Türk süvarilerinin geçişini izliyor; kimi gemiler siren çalarak selam
veriyorlardı. Süvariler bu tablo içinde Pasaport iskelesinin önüne geldiler14 .

	 Ve o an;
	
	 Türk Süvari müfrezesi tam Pasaport İskelesi’nin önüne gelmişti. Kalabalığın arasından birden
belinde kayışı ve kasaturası, elinde silahı ve bombası olan bir Rum çete üyesi karşılarına çıktı. Süvaril-
erinin başında olan Yüzbaşı Şerafettin atının dizginlerini çete üyesine doğru kırdı ve silahlarını atmas-
ını söyleyerek uyardı. O ana dek, her karşılaştığı silahlı kişi, bu emre uymuştu. Ancak bu çete üyesi
Rum elindeki silahlarını yere atmadı. Rum’un elindeki bombayı kendi üzerine atacağını anlayan Yüz-
başı Şerafettin elinde kılıcını sallayarak, atının dizginlerini gerip, silahlı ve bombalı Rum çeteye doğru
hamle yaptı. Ön ayaklarını şaha kaldıran atı, Yüzbaşı Şerafettin’i bir anda hedef olmaktan çıkarmıştı.
Buna karşın Rum çete üyesi bir anda elindeki bombayı kendisini uyaran Yüzbaşı Şerafettin’in üzerine
fırlattı. At şaha kalktığı için, bomba Yüzbaşı Şerafettin’e değmedi; atının ayaklarının altına doğru yu-
varlandı. Ardından da atın ayaklarının altında büyük bir gürültüyle infilak etti. Zavallı at kişneyerek
kanlar içinde yere yuvarlandı, Yüzbaşı Şerafettin atının üzerinden kenara doğru savruldu. Atın karnı
parça parça olmuş, kanlar içinde kalmıştı. Atının üzerinden kenara savrulan Yüzbaşı Şerafettin de
kanlar içindeydi. Son bir hamle ile kendini korumak istemişti; kılıcıyla ileri doğru atılmıştı ancak pat-
layan bomba, kendisini korumasına engel olmuştu. Kordon’da Nal Seslerinin yerini, şimdi haykırışlar,
bağırışlar, kargaşa ve koşturmalar ortasında kan lekeleri almış; Kordon kana bulanmış; Pişdar Yüzbaşı
Şerafettin Bey, kanlar içinde kalmıştı…

    13 Şerafettin Bey’in hatıralarından: Otuz Ağustos Hatıraları.., s.105.
    14 A.g.e., s.105.

                                               78
   74   75   76   77   78   79   80   81   82   83   84